Benim izlediğim temsille mi ilgiliydi bilmiyorum ama ses çok kötüydü, oyuncuların ne dediğini anlamakta zorlandım. Sadece ses sistemi ile ilgili de değil sanırım, ermeni şivesinin yarattığı bir etkiyle tüm oyuncular tiz sesle konuşuyor. Zaten oldukça karmaşık olan sahnelemelerde nereyi izleyeceğimizi takip edemiyoruz söylenenler de anlaşılmayınca iyice kakafoniye dönüyor.
Demet evgarı izlemek harika, ama onun bile performansını parlatamamış oyun. Bunda sahnedeki karmaşanın etkisi büyük bence. Daha önce aşık shakespearede de benzer bir şey hissetmiştim. O oyunda komedi kuvvetli olduğu için ve danslar da çok daha etkileyici olduğu için biraz daha izlenebilir olmuştu benim için. Burada duygu yoğunluğu daha fazla olmalı gibi hareket edilmiş, ben öyle hissettim ya da ama o konuda da çok başarılı olduğunu söyleyemem. Sahnede bir şeyler yaşanıyor olabilir ama seyirciye tesir etmiyor.
Gelelim metne, büyük prodüksiyonların metinle ilgilenmeyip sadece şov odaklı olması artık biraz rahatsız edici olmaya başladı. Yani böyle büyük bir işin nasıl bu kadar zayıf bir metni olabilir? Afife dışında karakter diyebileceğimiz biri yok. Başka işlerden bildiğim bir sürü oyuncu sahnede sadece birkaç “olmasa da olur” diyeceğimiz cinsten replik söylüyor. Bu kadar yetenekli oyunculara alan açılmaması da üzdü açıkçası.
Oyunun dün akşamki temsilini arkadaşımla Zorlu PSM'de izleme fırsatı edindik. Biletlerini 1 ay önce aldığımız dört gözle beklediğimiz bir oyundu.
Oyun 100 Dk tek perde olarak oynandı. Bu açıdan hem izleyici hem de tiyatro oyuncuları için epey zorlayıcı oldu. Oyuncuların enerjisini her daim yukarıda tutma çabasını ve eforlarını takdir ediyorum.
Öte yandan; Müslüman-Türk kadınlarının tiyatro sahnesinde yer almasına öncülük ederek Türk tiyatrosunda sembol haline gelen bir figürün hikayesinin daha farklı anlatılmasını beklerdim. Oyunun sunum biçimini karışık ve yer yer kopuk buldum. Bazı sahnelerin oyuna ve Afife Jale'nin hikayesine hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum. Maxim sahnesinin büyük hikayedeki yerini anlamlandıramadım.
Oyun süresince sesler kakafoni oluşturdu. Ya PSM'de sahne problemi olduğunu ya da repliklerin yanlış yazımı olduğunu düşündüm. Her ikisi de olabilir. Oyuncuların aynı anda konuştuğu sahneler vardı. O karmaşa ve cümbüşü vermek amacıyla böyle yapıldığını anlıyorum fakat seyirciye sadece ses yoğunluğu olarak hissettirdi.
Son zamanlarda İstanbul'da izlediğim tiyatro oyunlarında dijital kamera kullanımıyla sık sık karşılaşıyorum. Bazen oyuna gerçekten katkısı oluyor bazen dekor yetersiz kaldığı noktada oyunu doldurma çabası gibi hissettiriyor. Ben de burada yer yer 1. yer yer 2.si gibi hissettirdi. Belki de oyunu modernleştirme çabasıdır.
Oyunculardan birinin sanki bir noktada replik hatası oldu (gibi hissettim). Bir yerde de kamera gösterimi çalışmadı. Bunlar olağan şeyler.
Oyun beni hiçbir dakikasında içine alamadı. Afife için sevinmek, üzülmek, gururlanmak istedim ama olmadı, sıkıntı dışında bir duygu hissetmedim. Oyun bana Kibarlık Budalası Remix oyununun havasını verdi. Bir de Francis Coppola'nın Megalopolis filmi gibi havası da vardı. Ben aradığımı bulamamış olsam da oyunun özellikle yüksek kaşeli oyuncuların oynaması sebebiyle kapalı gişe oynayacağını düşünüyorum.
Prodüksiyonu özenli buldum. Özellikle dekor ve kostüm tasarımı son derece başarılıydı. Fakat Afife'nin yolculuğunun çok daha hassas ve düşünülmüş bir şekilde ele alınabileceğine inanıyorum. Oyun malesef Afife Jale'nin hayat yolculuğu ve mücadelesini anlatırken eksik kalmış.
Afife / Tiyatro Afife