Oyunu 31 Ocak 2024'de CerModern'de izledim. Tarumar oldum. Dağıldım. Muhteşem bir oyun! Muhteşem bir oyunculuk! Uğur Kanbay muhteşem bir iş çıkarmış.
Hey gidi zaman... Oyunu bu kadar böğrümde hissetmemin nedeni bir zamanlar bu hayattan geçmiş gitmiş olan bir trans birey. 25 yıl kadar olmuş. Liseyi yeni bitirirken tanışmıştım Asya ile…. Ankara / Abay Kunanbay Caddesinden neşeyle geçerdi. İş bulmuştu. Nasıl mutluydu. Arada bizlerle konuşurdu, kültürlüydü, bilgiliydi. Erkek bedeninde doğmuş bir kadındı. Seyranbağları’nda bir konfeksiyoncuda çalışmaya başlamıştı. Bedeniyle değil emeğiyle para kazanmaktı isteği. Barındırmadılar onu orda. Mahallenin mert delikanlıları (?) darmadağın etti ona kol kanat veren teyzenin dükkanını. Çok üzülmüş, dahası öfkelenmiştim. Asya'nın yaşadığı hayal kırıklığını tahmin bile edemiyorum, ama öyle büyük olmalı ki, daha fazla bu hayata tahammul edemedi. Asya olarak yaşayıp, İbrahim olarak geri kalan arada kalmış kadersizlerin omzunda uğurlanmıştı. Bir kimsesiz gibi. Onun her gün neşe içerisinde bizleri selamlayıp hoş beş ederek geçip gittiği mahalledeki gençler olarak gitmiştik cenazesine. Bu nedenle o kadar derin geldi ki bu oyun bana. O kadar canımı yaktı ki. Güldüm bazı yerlerinde. Gözlerimden yaşlar akarken. Bu muhteşem oyunculuk ve bu kırılıp insanın içine batan konuyu işleyiş şekli için Uğur Kanbay’a teşekkürler. Tüm Asya’lara, Eylül’lere gelsin… (NOT: Ne yazık ki oyunun duygudan duyguya geçirip beni tarumar ettiği anlarda, göz yaşlarımın artık asılı kaldığı yerlerden kurtulduğu dakikalarda içten ve gayet yerli yerinde edilen p*z*v*nk gibi bir küfüre anıra anıra gülen seyirciler vardı. Hatta bir ara Uğur bey Eylül karakteri üzerinden seyirciye laf sokmak zorunda bile kaldı. Çok üzülüyorum çok! Dahası öfkeleniyorum!)
Eylül / sfrpztf