Oyunculuk ve kostüm çok gerçekçiydi.Oyuncunun başörtüsünün kaymaması bile gerçekten tesettürlü bir oyuncu olduğu izlenimi uyandırdı.Deniz Ekincinin duyguya bu kadar çabuk ve doğal girmesi şaşırttı beni.Gözlerinin dolması ve sahnede gözyaşı akıtması çok etkileyiciydi.Tiyatrodan çıkarken oyun tanıtım kartını alınca gerçekte özel gün ve gecelerde gözbağcılık yaptığı izlenimi uyandırdı.Özel gün ve gecelerimize Deniz Ekinci katılırsa çok mutlu
olurum..Oyun çok eğlenceli hiç sıkılmadım 80dk ne zaman geçti hiç anlamadık.Yine bu oyunu izlemek isteriz.Hem oyun seyretmiş hem de illüzyon seyretmiş olduk.Bir taşla 2kuş misali.Evlatlığına sevgi vermedeki cinsiyetçilik ile ilgili hatalar,eksiklikler ,kadının dayak yemesi ve üstünü örtmesi gibi toplumsal yanlışlıklar dile getirilmiş.Peruk örgülü olsa öğrenciyi daha güzel yansıtır..Roller değişince ses tonu değişse daha iyi olur.
Oyunda telefon melodisi uzun süre çaldı.Seyirci önce telefon sesi sandık sonra jenerik müziği sandık.Telefonu sahne arkasında kalan kişi,kapatmaya gidinceye kadar,oyuncu jenerik müziği olarak kabul edin diyene kadar anlamadık.Çok eğlendik.Emeği geçenleri tebrik ederim.:)
Pax Sahne’de, arkadaşımın öve öve bitiremediği Gözbağcı’dayım. Salona girdiğinizde Deniz Ekinci sizi tüm enerjisiyle “Hoş geldiniz” diyerek karşılıyor, ara ara seyirciye takılmayı da ihmal etmiyor. Kapılar kapandığında da başlıyor hikayesini anlatmaya…
Sertaç Sayın’ın kaleminden çıkma oyun metni tam benim kafada, su gibi akıp yer yer hüzünlendirse de beklemediğiniz anda kopartıp güzel bir şekilde sonlanıyor. Yönetmen koltuğunda oyunun yazarı da olan Sayın ile birlikte Melih Salgır var. Arka planda çok büyük emek verildiği belli olan oyun için bu iki ismi tebrik etmek lazım. Sıkmadan akan, farklı ve yaratıcı metin ile başarılı reji ikilisine bir de iyi oyuncu eklenip adeta “voltran” oluşuyor.
Oyunda Kübra’yı canlandıran Ekinci’nin seyirciyle uyumu şahane; tüm salonu dozunu kaçırmadan içine almayı başarıyor. Oyunumu oynayayım da gideyim kafasında asla değil; örneğin oyunun akışını bozmayacak şekilde gülen bir seyirciye “niye gülüyorsun” diye takılıyor. Oyunu sahiplendiği ve keyif aldığı çok belli. Bu samimiyet de seyirciye aynı şekilde yansıdığı için gözünüzü kırpmadan izliyorsunuz. Bir nevi oyunun adı gibi “gözbağcılık” yapmış oluyor.
Benim gibi bilmeyenler için gözbağcı, el çabukluğuyla göz boyayan kimse, illüzyonist demekmiş. Kübra da oyun boyunca ara ara sihirbazlık numaraları da yaparak annesini, aşklarını, altın günlerini, yetiştirme yurdunda kaldığı zamanları bir bir anlatıyor. Başı kapalı bir karakter ama dini kullanıp ilgi çekme ya da duygu sömürüsü yapma gibi bir amaç gütmeden Kübra’nın penceresinden hayatına bakıp onunla gülüp, ağlamamıza sebep oluyor.
Sahne ve kostüm tasarımında emeği olan Esin Nazlı Çınar’ın da oyunun başarısındaki emeği büyük bana göre. Kübra’nın kıyafetinin üzerinde çok çalışıldığı belliydi. Sadece kostüm de değil sahnedeki birçok ince detay oyunun dinamikleri içinde büyük öneme sahip. Işık tasarımı da Eren Uğurhan’ın elinden çıkma. Başarılı birçok işi ortada olduğu için onu övmeye gerek bile yok. :)
Ben sadece müdürün anlatıldığı kısmı ve birkaç yeri fazla buldum. Müdür direkt atılsa ve bazı kısımlar kırpılsa tadından yenmez düşüncesindeyim. Ancak genele bakıldığında on numara beş yıldız bir iş.
Gözbağcı, bu sezonun en bayıldığım ve salondan mutlu ayrıldığım oyunlarından biri oldu benim için. Başarısı kulaktan kulağa yayılıp seyircisinin dolup taşacağını düşünüyorum, mutlaka görülmeli. Ben kesinlikle bir kez daha izleyeceğim.
Gözbağcı / Animus Tiyatro