Barış Atay ve Bülent Emrah Parlağ’ın sahnelediği Sabotaj adlı tiyatro oyununu izleme fırsatım oldu. Oyun başlamadan önce günümüz toplumuna ve yerleşik değerlere dair keskin, düşündürücü eleştirilerle karşılaşacağımı umuyordum. Ancak izledikçe anladım ki; oyunun sunduğu şey ne derinlikli bir sorgulama ne de anlamlı bir eleştiriydi. Daha çok yüzeysel, kaba ve ölçüsüz bir alaycılık hâkimdi. İlk dikkatimi
çeken, Allah inancına ve geleneksel değerlere yönelik küçümseyici, hatta yer yer hakaret boyutuna varan ifadeler oldu. Eleştiriyle hakaret arasındaki çizginin böylesine hoyratça aşılması, bir izleyici olarak beni rahatsız etti. Dinî ve geleneksel değerlere mesafeli bir bakış sergilemekle onları aşağılamak arasında ciddi bir fark vardır; bu oyunda ise açık bir küçümseme hakimdi. Oyun, görünüşte bilim ve felsefeden besleniyor izlenimi verse de, bu alanlarla kayda değer bir ilişki kurmaktan uzaktı. Ateist kimlik üzerinden kurgulanan figürlere bile kolayca "cahil" etiketi yapıştırılması, bana fazlasıyla sığ ve yüzeysel geldi. Sadece eleştirmek uğruna eleştiri yapılmıştı. Mizah yönüne gelince: Oyun her ne kadar “komedi” diye lanse edilse de salonda gerçek anlamda bir kahkaha veya samimi bir gülüşe rastlamadım. Seyirciler adeta bilet parasını verdikleri için gülmek zorundaymış gibi bir ruh halindeydi. Sık sık İç Anadolu ve Güneydoğu geleneklerine ait unsurlar — alaturka tuvaletler, plastik terlikler gibi — konu edilse de, bunlar ne anlamlı bir nostalji ne de zekice bir eleştiriyle işlenmişti. Aksine, hafif alay etmek için yüzeysel bir şekilde sahneye taşınmış gibiydi. İzlerken “Bunlar daha ince ve zekice anlatılmalıydı” diye düşündüm. Oyunun felsefi ve bilimsel iddiaları da oldukça zayıftı. Bilimden ve felsefeden nasibini almamış, sadece “ateist kimlik” ve “biz biliriz” tavrıyla ortaya konmuş bir sözde entelijansiya şovuna dönüşmüştü. Farklı düşünen, inanan veya geleneklerine bağlı insanlara “cahil” yaftası yapıştırılması ise oyunun ahlaki iflasını gösteriyordu. Sonuç olarak, Sabotaj ne sanat, ne tiyatro, ne de entelektüel bir eser olarak anılmayı hak eden bir yapıt değildir. Toplumu bölmeyi, değerleri aşağılamayı ve sahte bir aydın kibriyle insanları küçümsemeyi sanat zanneden bu oyun, tiyatro sanatına yapılmış gerçek bir sabotajdır.
Oyunun prömiyerinden az önce çıktım. Başından itibaren youtubedem video izliyormuş gibi hissettiren seyirciyle oyuncu arasina giren bir mikrofon var. Seyirci kitlesi herkesin gördüğünde saygı duyacağı entelektüel insanların bol bol bulunduğu ama oyun anında bol bol konuşulduğu rezalet bir kitleydi. Aslı İnandığın tanıdığı mı bilmiyorum ama o kişiler kimse tüm oyun boyunca oyuncular kadar sesleri çıktı ve yapmacık ha ha ha sesleri kulak tırmaladı. Sahnenin yeri ve ortam olarak beğensem de Kadıköyün göbeğinde olan bir sahneye gelen bu kitlenin varlığı beni çok üzdü. Seyircilerin sessiz olduğu bağıra çağıra konuşmadığı oyunlar izleyemicez gibi anlaşılan. Geçen Üsküdar'da 2 oyun izledim. 1 hafta sırayla orası da aynı maalesef. Oyuna gelecek olursam kurgusu ve dekorlar çok kalitesizdi. Insanların iç sesleriyle kendisiyle konusurken aynaya bakma imgesi için o kadar gereksiz aynaya gerek yoktu. Ve bu imge artık ömrünü tamamlamadı mı özellikle. Oyunculara bireysel anlamda teker teker teşekkür ediyorum emeklerine sağlık ancak metin ve diğer faktörler çok önüne geçmiş oyunun.
Sabotaj / Barikat Tiyatro