Oyunu ben çok beğendim, özellikle de Fatih Topçuoğlu'nun oynadığı karakter sahnede yavaş yavaş delirirken siz de onunla birlikte ufak ufak deliriyorsunuz. Üsküdar Tekel Sahnesi'nin dikine atmosferi ile de bu sıkışmışlık ve delirme tam bir birliktelik oluşturuyor.
Hegel'in ifadesiyle, "ilkel beyin, katılabileceği sanattan hoşlanır. Bir resim, müzik, karikatür, heykel ne kadar soyuta doğru yönelirse, nesnel gerçeklikten de o kadar uzaklaşacaktır. O anda sanat eserinin insan beynine olan izdüşümleri, kişinin bilgi dağarcığıyla sınırlı çakışmalar yaratacağından, donanımsız beyinler bunu hemen reddetmeye, anlamsızlaştırmaya yönelecektir." Bilgi eksikliği algılama sorununu yaratır. Bu sorunun oluşmaması için, Sahibinin Sesi ile ilgili, özellikle "Sevim Burak" hakkında bilgilenmek ve dönemine göre aykırı ve öncü biryazım dili geliştirerek yazdığı eserleri ( ki maalesef hepsi hepsi 3 öykü, 3oyun ve yarım kalmış bir roman) anlamaya çalışmak, bizden sonraki kuşaklara, yeni tiyatrosever olmak isteyenlere, "değersiz, önemsiz" mesajları paylaşmak yerine, anlayabilmek için çaba gösterilmesiningerektiği mesajlarının paylaşılmasının, daha doğru olacağı kanısındayım. Bir şeyi reddetmek çok kolaydır, asl olan anlayabilmektir bunun için çaba göstermek gerekir, gerisi nöronlara kalmış...
Sevgili Sevim Burak tarafından yazılan sahibinin sesi adlı eser tiyatro kitabıdır, roman değil . Başından sonuna dek bütünlük içinde geçiyor eser ve oyun . Bu sezon 2. Kez izlemek için çok büyük heyecan duyuyorum . Psikolojik konuları sevenler için Harika bir oyun . Kimse boşuna yılın yönetmeni ödülünü alamaz . Tebrikler İskender beye
Sahibinin Sesi / İstanbul Devlet Tiyatrosu