Bir oyunun künyesinde Ahmet Sami Özbudak ismini görürsem ben o oyuna giderim. Ama bu cümledeki "giderim" kelimesi, çoğu zaman kendi içinde meşakkatli yolculuklar barındırır. Bazen kendinizi Unkapanı'nın arka sokaklarında bir kilisede, bazen de bu oyunda olduğu gibi Balat'da bir kafede bulabilirsiniz. Yani oyunların kendine has bir gerilimi de vardır. Umarım kaybolmadan gidebilirim, gece vakti eve dönmeyi başarabilirim, çıkınca deniz ne tarafta kalıyordu gibi deli sorular oyun öncesi ve sonrası düşüncelerimde akıp gider.
Ahmet Sami Özbudak Tebdil oyununun metninde kendine Balat'da bir kafeyi mekan olarak seçmiş, oyunu da fiziken Balat, Ayan caddesindeki Pops Balat kafesine taşımış. Kafeye girdiğinizde karşı duvarın büyük bölümünü kaplayan, altı buzdolaplı bir kafe tezgahı var. Salonun iki yanına seyirci iskemleleri yerleştirilmiş. Kapı girişinde koridor şeklinde bir boşluk bırakılmış. Oyun tezgah arkasında, bu koridorda ve sokakta geçiyor. Sokakta geçen sahneleri de kafenin camlarından izliyoruz. Ve yoldan gelip geçen mahalle sakinleri de, hem oyuncuları hem cam arkadındaki bizleri izliyor, bazıları açık açık merakla, bazıları ise çaktırmadan şöyle bir göz atarak. İzleyeni de izleneni de bol bir oyun yani Tebdil.
Konusuna gelecek olursak, aslında yıllardır görmediği bir ikiz kardeşi olan Süleyman, Balat'ta bir kafede yarı karanlık işler eşliğinde arkadaşları Maviş ve Hakkı'yla birlikte bir düzen kurmaya, alemde kendine hatırlı bir yer edinmeye çalışmaktadır. Mahalleden uzatmalı sevgilisi Nilay'la da gel gitli ama tutkulu, biraz da gürültülü bir ilişki sürdürmektedir.
Bir akşam kafeye gelen davetsiz bir misafir ve yaptığı enteresan ya da ahlaksız teklif Süleyman'ı yıllar sonra yine ikizi Talat'la ve kendisiyle yüzleşmek zorunda bırakır. Bu görüşmemin ardından Süleyman'ın aldığı karar hem kendisinin, hem arkadaşları Maviş ve Hakkı'nın, hem de sevgilisi Nilay'ın hayatlarını geri dönülemez biçimde değiştirecektir. Oyun güle oynaya bizi vurucu sonuna doğru sürükler. Konu hakkında daha detaylı bilgi vermek istemiyorum. Ben de aşağı yukarı bu kadar bir ön bilgiyle seyrettim oyunu. Fazlası seyircinin kendi kişisel yolculuğu olsun diyorum.
Oyun metin mekan birliğinin dışında başarılı oyunculuklarıyla öne çıkıyor. Daha önce Mutluyduk Belki Bugüne Kadar ve Gomidas (ah Gomidas) oyunlarında izlediğim Fehmi Karaaslan ikizleri ve yaşadığı gel gitleri başarıyla canlandırıyor. Semt delikanlılarını oynayan Burak Uzen ve Erkan Akbulut, Süleyman'a olan "öl de ölelim, vur de vuralım" kıvamındaki bağlılıklarını ve de çomarlıklarını büyük bir başarıyla seyirciye aktardılar. Çok gerçektiler. Sahnede ilk kez izlediğim Özge Borak'a bayıldım. Hem çok doğal hem de çok komikti.
Tebdil benim için çok farklı bir tiyatro deneyimi oldu. Sezonun mutlaka seyredilmesi gereken işlerinden. Şiddetle tavsiye ederim.
Tebdil / 2383yapım