"Herkes biraz kendi tarafını tutmaz mı?" "Tarihin belleği bir nevi erkeğin belleği." "Her sokak başında bir kadın vazgeçiyor.. öldürdüler bizi kaç kere.." İzledikten sonra bu oyun, en sevdiğim monolog oyunlardan biri oldu. Başrol karakter, eşi tarafından aldatıldıktan sonra hissettiklerini ve yaşadıklarını seyirciyle beraber paylaşıyor. Ece Özdikici bu paylaşımlar sırasında kendisi ve eşi dahil bir sürü
kişiyi canlandırmakta. Senaryonun pek çok yerinde karakterler arası geçişler çok hızlı ve keskin olmasına rağmen Ece Özdikici bunu bizlere çok kolay bir işmiş gibi gibi göstermeyi başarıyor. Senaryo, güncel politik sorunlar da dahil olmak üzere birçok toplumsal probleme değiniyor: kara para aklama, çocuk cinayetleri ve evlilikleri, gazeteciler, evlilik içi şiddet ve tecavüz, pedofili, kadına bakış, fiziksel ve psikolojik şiddet ve kadın cinayetleri aklımda kalanlardan bazıları. Aynı zamanda, aslında ilişki içerisinde, toplumun "şiddet" normları arasında sayılmayan ama sayılması gereken davranışlarla birlikte depresyon hissiyatının ağırlığı da izleyiciye çok güzel hissettirilmiş (özellikle başrolün nefes almakta zorlandığı sahne ve kendi derdini, toplumdaki sorunlarla kıyaslayarak "bunu mu yenemeyeceğim?" deyip küçültmeye çalıştığı sahne). Beni oyunda en çok etkileyen sahneler: başrolün çocukken bir düğünde arkadaşıyla konuşurken bahsettikleri adam. Bu adam, daha çocuk yaştaki bir kız çocuğuyla zorla birlikte oluyor, sonrasında onunla çocukken evleniyor ve evlilik içinde şiddete ve tecavüze devam ediyor. Bu durumu da bölge halkındaki herkes bilmesine rağmen susuyorlar. İkincisi, başrol karakterin bir gazete köşe yazarının yıllar sonra ne yaptığını merak edip, onun da aslında çok ağır şiddete maruz kaldığını öğrendiği sahne. Ve üçüncüsü, tabii ki de final... Bavul, beyaz elbise ve kadının belini bavula bağlayan kırmızı kurdele (yönetmenin mükemmel dokunuşu).. Kadının bu kurdeleyle hayatını devam ettirmesi, o kurdeleyle boğulması ve sonrasından ondan kendi mücadelesiyle kurtulması. Ece Özdikici'nin bu sahnedeki tiradı... Bu sahneyi kelimelere dökmeyhe çalıştıysam da başaramadım. Bütün izleyicinin tüyleri diken diken oldu. Oyunda bu sahnelerde yer yer komediye başvurulsa da, özellikle de bu üç sahne, beni derinden etkiledi ve gözyaşlarıma hakim olmakta zorlandım. Benim oyun hakkındaki tek kötü yorumum, başrolün, "öteki kadınla" konuştuğu sahneydi. Bu sahnenin belirli bir süresinde, sanki bu aldatma olayı öteki kadının suçuymuş gibi bahsedilmesi, kadının direkt olarak aptal ve varoş bir tipleme olarak bize sunulması (her ne kadar başrol sonrasında bunun kendi abartısı olduğunu belirtse de) benim hoşuma gitmedi. Tabii ki bir karakterin böyle ağır bir olay yaşayıp sonrasında çok sağlam bir duruş sergilemesini beklemek zorunda değiliz, özellikle de ona saygısızlık yapanlara karşı. Fakat sahnenin bir bölümünde sadece "kadının" kötülenmesi, oyunun kadınların sorun ve mücadelelerini anlattığı genel profiline ters kaldı diye düşünüyorum. Sonuçta karşı tarafta da bir kadın var, adamın hayatından ne kadar haberdar olup olmadığını bilmediğimiz. Bir kadını hemen düşman ve kötü karakter ilan etmek bu kadar kolay olmamalı.
Miss Turkey / Mst Tiyatro