rüya gibi bir oyun. sanki insanın kafasında geçiyor hikaye. ikinci kısım bile sanki arada uyanmışsın da rüyanda aynı kişilerle başka bir odaya geçmişsin gibi. ilk perdede kendimce doldurduğum boşlukları, ikinci perdede teker teker yüzüme çarptı.
bir kaybın ardından hissedilen acının şiddetini, dışa vurum şeklini, bunu yaşayan kişi dışında anlamlandırabilmek ne kadar mümkün, ya kendi yaşadığınla karşılaştırmak bunu mümkün kılar mı? mevlüt, aziz'den daha mı az acı çekiyordu ya da sadık, naci'den daha mı iyi başa çıkabiliyordu. bunu bilebileceğimizi düşünmüyorum, tıpkı bu hikayede sınıfsal fark ile bir korelasyon kurulabileceğini düşünmediğim gibi.
aslında berkun oya'dan iddialı bir teknik beklemekle birlikte, biraz da önyargılarla aldım biletimi. ne yani kulaklıktan dinleyip, onlar camla kaplı bir odadayken mi izleyeceğim en sevdiğim oyuncuları diye biraz dertlendim.
düşündüğümün aksine, hikayeye girmek hiç zor olmadı. özellikle yıllarını sahneye vermiş oyuncuların, alışkanlıklarını yıkıp seyirciye asla bakışlarını çevirmemesi, bu anlamda bir ilişki kurulmaması da, dışarıdaki yerimizi algılamamızı kolaylaştırdı diyebilirim. akış açısından blok 1'den bilet almanızı öneririm. oyuna gitmeden ve oyundan sonra hazırlanan klibi de izlerseniz, tamamen özümsemiş oluyorsunuz.
okan yalabık için yıllardır büyük bir beğenim olması, beni oyuna çeken ilk etken iken, sahnedeki ritme kaptırınca odağım kendisi olmaktan çıktı ve şaşkınlıkla öner erkan'ın ustaca tempoyu yükseltmesine ve sahnedeki dinamiğe kapıldım.
öner erkan (mevlüt) demişken ayrı bir parantez açmak isterim, sahnede ilk kez izledim ve bayıldım, oynadıkça sahnede devleşti. inanılmaz girmiş karaktere, o kadar ustanın arasında böyle parlamak büyük başarı. karakterin sisteme getirdiği eleştiriler de azımsanamayacak kadar net ve cesur.
öte yandan, serkan keskin(naci) zaten tiyatro performanslarıyla çığır açmış birisi, kusursuz oynamasının haber değeri yok. fırsat buldukça sahnede izlemek gerek ve bunu leyla ile mecnun'u sevemeyen bir tiyatrosever olarak söylüyorum, kendisindeki yetenek eşsiz.
okan yalabık(aziz) sahneyi derinleştiren, tempoyu dengeleyen, tahmin edilebilir tarzda bir adamı oynadı. masum'dan sonra onu zorlayacak, bilinmedik bir şekilde karşımıza çıkmasını hep heyecanla bekleyeceğim, çünkü artık mimiklerini ezberledim. çok çok seviyorum, o ayrı. *ahh be
fatih artman (sadık), o kadar yalın ve güzel oynuyor ki, kendini öne çıkarma kaygısı yok, sanki oynadığı karakter hayatına bir yerlerde devam ediyor gibi bir doğallıkla sanatını icra ediyor. ankara günlerinden beri, doğru seçimlerini ve hep daha iyiye gitmesini gurur duyarak takip ediyorum. erdal beşikçioğluyörüngesine girmeyip gerçekten sanatı önemseyen isimlerle çalışması çok sevindirici.
özetle oyunun tadı damağımda kaldı, ankara'dan kalkıp gitmem gerekmese kesinlikle tekrar izlerdim. bu ülkede dünyanın hiçbir yerinde yapılmayan nitelikte tiyatro yapılıyor. bunun kıymetini biliyorum ve bu konuda çaba harcayan herkese popülizmin büyüsüne kapılmayıp, sahne sanatlarına harcadıkları büyük emekler için minnettarım.
edit: çok küçük bir eleştirim olacak. bloklar arası ses izolasyonunu iyileştirmenin bir yolu bulunabilirse daha iyi olacaktır. olmadık bir anda diğer taraftan yükselen kahkahalar anın tadını kaçırıyor hafiften. yoksa eşzamanlılığa, oyun akıp giderken aksama olmamasına, bu konudaki özen ve dikkate söylenecek tek laf yok.
bir de alican yücesoy'un (yavuz) neden bir hikayesi yoktu? var mıydı? eksik kaldı sanki
Berkun Oya çok güzel bir iş çıkarmış, tabi ki en iyi yaptığı şey de bu kadroyu bir araya getirmesi olmuş. Oyun arka arkaya, aynı anda oynanan 2 stage den oluştuğundan dolayı oyuncuları kapalı alana koyup izleyiciye kulaklık veriyorlar. Temizlik konusunda çok takıntılı iseniz kendi kulaklığınızı getirebilirsiniz. Hikaye çok gerçekçi ve doğal duruyor. Tüm dialoglar birbirini destekler nitelikte ve akışı çok iyi sağlanmış. Oyunda bana biraz fazla gelen tek yer oynatılan video oldu. Zira ilk yarıyı izlediğimizde o videoda olanları algılayabiliyoruz. Oyunculuklara gelecek olursak; Öner Erkan harika şeyler yapıyor ve kendisine tekrar tekrar hayran bıraktırıyor. Okan Yalabık ve Serkan Keskin başta olmak üzere diğer oyuncular da adeta ders niteliğinde oyunculuklar izletiyorlar bize. Ayrıca Alican Yücesoy' un karadeniz şivesi de çok samimi ve düzgün geldi bana, beni şaşırtan bir durumdu.
Dünyada Karşılaşmış Gibi / KREK