-
Oyunu ara sahnede izleme fırsatı buldum. Oyun Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Haydi Abbas Vakit Tamam” şiirinin öyküsü. Diyarbakır’ın Pirinççizadeler ailesinden olan, edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden Cahit Sıtkı iyi bir eğitim alır ve çeşitli gazetelerde, dergilerde öyküler, şiirler yazar. Eğitim için gittiği Fransa’dan, 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla geri döndüğünde Ege’nin küçük kentlerinden birinde askerliğini yapar. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, işte bu askerlik döneminin belki de en güzel ürünüdür.
Oyunun aynı zamanda yazarı olan oyuncusu Şükrü Veysel Alankaya, yazarın şiirinin çıkış öyküsünü alıp bir tiyatro oyunu olarak uyarlamış. Ne iyi etmiş. Yazarın subay olarak askerliğini yaparken tanıştığı emir eri “Abbas” karakterinin o naif öyküsünü o kadar güzel yansıtmış ki, etkilenmemek elde değil. Tebrik ediyorum.
Sadece oyunun dekorunda arkadaki muşambadan yapılmış manzara görseline gerek var mı diye sorguladım. Bütün atmosferi bozuyordu. Sadece bavulları ile çıkıp oynayan bir oyuncu bana yeterli geldi. Şükrü Veysel bey çok samimi sadece oyun yeni olduğu için daha pişecektir diye düşündüm bazı yerler çok hızlı geçiyor. Bazı anlara takıldım ama dediğim gibi 2. Oyunu izlediğimi öğrendim. Bence görülmeli!
Not: lütfen ışık odası dikkatli olsun bütün fısıldaşmalar salonun içinden duyuldu!
-
-
"Hiçbir tiyatronun oynamak, hiçbir seyircinin görmek istemediği oyun".
Böyle yazıyor oyunun kitabını elinize aldığınızda, hemen başlığın altında.
Ben de oyuna gitmeden önce kitabı temin edip okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca önsöz bölümünde kitabın çevirisini yapan Behçet Necatigil'in kitaba yazdığı ilk önsözün başına gelenlerle ilgili ilginç bir bölüm de yer alıyor.
Wolfgang Borchert'in 1946 yılında kaleme aldığı ancak ölümünden (1947) sonra basılıp oynanan "Kapıların Dışında" savaştan tesadüfen geri dönebilenlerden Beckmann'ın hikayesini anlatıyor. Ancak Beckmann ülkesine döndüğünde ne ülkesini ne evini ne de ailesini bıraktığı gibi bulacaktır. Dolayısıyla kahramanımız oyun boyunca ölümün peşinden koşmaktadır.
Devlet tiyatrosu, oyunu iki perdede oldukça müzikal ve dans içeren bölümlerle sergilemeyi tercih etmiş, bence de iyi yapmış. Koreografileri, şarkıları ve oldukça kullanışlı ve göze hoş gelen dekoruyla oyun böylesine ağır bir konunun altından iyi kalkıldığını gösteriyor.
Can Yılmaz neredeyse tüm oyun boyunca aktif ve enerjisi hemen hiç düşmüyor,
(üstelik canlandırdığı karakter asker dönüşünde diz kapağını da cephede bırakıyor) bazı sahnelerde birebirde kendisine eşlik eden Lalizer Tuinman de kalabalık kadroda dikkat çekenlerdendi.
Özetle emeği geçenlerin eline sağlık, alkışı bol olsun.
Oyunu mümkünse, dekoru ve dansları görebilecek şekilde biraz daha gerilerdeki sıralardan izlemenizi tavsiye ederim.
-
Oyunu Nisan ayında izleme fırsatı bulmuştum. Kumbaracı’da ne zaman oyuna gitsem daha girişte beni samimiyet hissi kaplıyor. Bazen bu yüzden objektif bir seyirci olamıyorum.
Oyun Babil’de, yeraltında ikinci bir krallık kurup, kendini kraliçe ilan etmiş Semiramis’in halkı ve ailesini korumaya çalışma mücadelesi içinde kendi günahlarıyla yüzleşmesini anlatıyor.
Semiramis rolünü oynayan Sevil Akı’yı izlerken sürekli bu rolü ondan başkasının oynayamayacağını düşündüm. İnanılmaz! Kusursuzdu!
Semiramis’in kızını oynayan Ceyda Akel’i izlerken gerçekten yoruldum. Özellikle kapalı ağzı ve dişlerini sıkarak sert kadın imajı sağlamaya çalışması beni çok yordu. Üzgünüm karakter ile bağ kuramadım. Aynı şekilde Meriç Rakalar fazla zorlama ve samimi bulmadığım bir yerden oynamayı seçmişti. Ancak her iki oyuncuyu ilk kez izleme şansı bulduğum için birkaç oyunda da ayrıca izleyip değerlendirmem daha doğru olur. Ancak ikisinin de karşısında pürüzsüz oyuncular olması, ekstra bir şeyler yapma çabasına mı sebep oldu diye düşündüm (?)
Murat Kapu ve Gülhan Kadim mükemmel bir ikili olmuşlar. Samimiyetleri, sempatileri oyuna ayrı bir renk katmıştı. Sadece Murat Kapu’yu bazen farklı rollerde izlediğimde de bu tarzını sık sık görüyorum. Bazen aynı karakteri izliyormuşum hissi geçiyor.
Tolga İskit mükemmel bir detaysın! Ne söylesem az kalıcak. Kalabalık duasından sonra böyle bir rolde, tertemiz oynamış. Böyle bıçak sırtı rollerde bu kadar duru oyunculuklara az rastlanır!
İbrahim Arıcı’yı ilk kez izleme fırsatı buldum. Enerjisine hayran kalmamak mümkün değil. Çok çok rahattı sahnede ve o kadar üzerine giymiş ki rolü çok çok beğendim.
Ayşegül Uraz rolü ona yakıştıramadım neden bilmiyorum ama kendisini defalarca izleme fırsatı buldum ancak bu rol için doğru seçim olmadığını hissettim. Enerjisi ve cast olarak bana inandırıcı gelmedi.
Genel olarak oyunun sade ve akıcı bir anlatımı var. Konu karmaşık görünüyor ancak yalın bir anlatımla çok güzel akıyor. Kumbaracı kalitesi şaşırtmadı :)
-
Vakit Tamam Abbas / Oyun İşleri