Bursa NKT' de izleme fırsatı bulduğum oyun yenilikçi bakış açısı, postmodern metni ve yönetmenliğiyle oldukça ilgimi çeken bir oyun oldu.
Metni görece zayıf bulsam da yeni bir yazar için ilk oyun denemesinde postmodern bir yaklaşımla bir metin üretmek hiç kolay değil kanımca. Bu bağlamda genç yazarımızı kutlarım. Bazı bölümlerde yazılı laflar güzel kurgulanmıştı.
Oyun oldukça dinamik, hareketli ve aslında bence biraz da gürültülü. Baştan sona kadar giden bu kurgu sizi yorsa da kopuşlarla kurgulanmış metnin izlekliği açısından sizi oyunun içinde tutma başarısını gösteriyor. Reji oldukça keyifli.
Performanslar da Adam'ı oynayan erkek oyuncu Mesut Bey'i beğendim ama asıl gözlerimi alamadığım Kadın/Anne rolündeki genç yetenek Rabia Zehra Şafak oldu. Kendisini tebrik ederim. Daha önce izleme fırsatı bulamamıştım fakat NKT de şimdiden yakın markajıma aldım diyebilirim kendisini. Daha çok oyunda çok iyi rollerde kendisini göreceğimiz çok açık!
Dekor tasarımı özellikle arkadaki ayna fikri çok hoşuma gitti. Müziklerinde aynı metnin parçalı oluşu gibi, rejiyle birlikte uyumu ve dağınık seslerden oluşması iyi bir düşünce. Oyunu genel anlamıyla yer yer kopmalar yaşasam da ben sevdim.
Tabi riskli bir oyun ve belki herkesin de içerisinde kendisini bulamayacağı bir oyun.
Yeni, çağdaş bakış açısıyla, yeni metinler ve formlar görmek isteyenler seveceklerdir. NKT ye ve tüm ekibe teşekkürler. Emeğinize sağlık.
tek izlenimlik keyifli bir oyun... isim kullanılmaması, akış içinde spolier vermesi, farklı dekor tasarımı...
Dekor (özellikle ayna), ışıklar, geçişler ve müzikleri, sahneler gerçekten çok başarılıydı. Oyunda aşırı bir hareket var. Bu da zekice kurgulandığından hiç gözünüzü ayıramıyorsunuz. Sadece biraz yoruluyorsunuz hikaye takibi de zor olduğundan. Oyunculuklar muazzam. Durmuyorlar hiç. Çok etkileyici, etkilendim.
Nedensellik içinde, düz bir zaman çizgisinde ilerlemeyen, geçmiş ve geleceğin flulaştığı, karakterlerin çatışmayı bir başkasıyla değil ama kendisiyle yaşadığı ve bunu boşluğa doğru yönlendirdiği, izleyicinin aşina olduğu kültürel öğeler aracılığıyla izleyiciye kendi zihinsel dünyasında özgürce çıkarım yapabilmesine alan sağlayan, post-dramatik bir çağdaş tiyatro örneği.
Oyun, anlatım biçimiyle bir farklılık yaratırken, metin ve izleyiciye sunduğu zihinsel öğeler tarafında zayıf kalıyor. İzleyici olarak bir süre sonra, aynı yerde dönüp dolaşılıyormuş hissi uyandırıyor ve yazarın bu metni yazma derdi ve izleyiciye söylemek istediklerinden ziyade, metin, anlatış biçiminin sırf kendini tamamlamak için kullandığı bir araç haline geliyor. İzleyici olarak metinden tam bir şey yakalayacak iken o şeyden uzaklaşıp, oyunun kendi içindeki kurgusuna hizmet edecek daha önemsiz bir şeye varıyor. Tam, 'özgürce çıkarım yapabilmesine alan sağlarken', bundan uzaklaşıyor ve bunu da zayıf bir şekilde yaptığından dolayı oyunun sonunda üzerine düşünmeye izin verecek bir idea sağlayamıyor.
Karakterlerin duruma dair yaptığı benzetmeler ve kimi cümleler edebiydi ve kayda değerdi. Yazarın yardımcı yönetmenliğini yaptığı Çirkin oyununu da izlemiştim ve hem onda hem de bu oyunda karakterlerin evrenselliğinden çok, yerellikle bezenmiş olması ve bunu önemsemesi önemli.
Oyunların, izleyici oyunu izledikten sonra üzerine düşünebileceği ve farkındalığını artıracağı, belki bir zihinsel dönüşüme yol açabileceği, güçlü ve belirgin bir motivasyonu olması gerektiğinin; belirli bir entelektüel birikime sahip olduğunu düşündüğümüz herhangi bir oyun yazarının, hayatta daha önce hiç farkına varmadığımız bir durumu, olguyu; ya da bildiğimiz ama o şekilde düşünmediğimiz bir fikri işaret ederek, 'bakın ben ne buldum ve sizinle paylaşıyorum' diyerek seyirciyle doğrudan ve net bir şekilde oyun aracılığıyla iletişim kurmasının; her şeyin daha belirsiz ve çizgilerin ortadan kalktığı postmodern bir dünyada daha kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Hayatımda bu kadar iyi ve özgün çok az şey gördüm. Gerçekten her dakikası müthişti. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Kaza, Köpek, Yumurta ve Kahvaltı / Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu