Bu oyun yolda yazıldı.
Masal, edebiyat, şiir, kültür, çarşı-pazar, sohbet, mahalle, dükkan, meyhane, kıraathane, İstanbul sokakları, parkları; kadınlık, erkeklik, ergenlik, çocukluk, ilk gençlik, yaşlılık, yoksunluk, özlem,
DEVAMIkıvanç, sevinç yollarında.
Pek çok istasyona uğradı. Bazısında çok kaldı, bazısında kısa bir mola verdi:
“Ağır Roman”da ateşe attı kendini,
“Kara Kitap”ta bir su içti,
“Başkalarının Tanrısı”nda havasını aldı, “Yangın Yerinde Orkideler”in ellerinden öptü.
Hayır duasını aldı. Yoluna devam etti. Şairlere uğradı, selamını verdi.
Kulağında içli bir doğu masalı ezgisi.. Mırıldandı. Bir piyanist şantör yolculukta ona rehberlik etti.
“Hoş geldiniz” dedi her durakta.
Yalnızca lunaparklarda görülebilecek, gözlerimizi alamadığımız büyülü bir karmaşaya benzedi.
Az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti.
Ev-ine vardı.
Ev, döndüğün yerdi. Boşa dönmedi.
Sıla Erkan’ın “durum-mekan-zaman” üçlemesinin ikinci ve son oyunu Tebdil-i Mekan sahnede.
Meyhanede yaşayan dört kişi ve onlara, babasına kızıp üvey annesinin ardından evden kaçan bir genç katılıyor.
Bu 5’li çete, İstanbul’un sokaklarında, parklarında bir gece boyunca yürüyor, sürüyor, kaçıyor; o eve varmaya çalışıyor.
“Orada bir ev var uzakta.”
DAHA AZ GÖSTER