Oyun, on iki yaşındayken cinsel tacize uğradığı adamla on beş yıl sonra tekrar karşı karşıya gelen genç bir kadının öyküsünü anlatmaktadır.
Genç kadının olaydan yıllar sonra kafasında dindiremediği sorularının peşine düşerek, b
DEVAMIir dergide gördüğü fotoğraftan izini bulduğu
“onu aşık edip, terk eden kanun dışı sevgilisine” hesap sormaya ve onu bulmaya gittiği anda başlar.
Çocukken kaybettiklerinin karanlığında her gün tekrar tekrar “hayaletlerle boğuşurken” ne yaptığını, niye yaptığını bilmeden koşarak geldiği
ve bir nevi “bir çöplük”te bulduğu adam, kendinden kaçan bir bukalemundur.
Ve işin en acıtan yanı, bu her şeyini kaybetmiş kadının, o çöplükte, halen “tacizcisinden” ona karşı hissedeceği bir nebzecik,
bir kırıntı bile olsa sevgi arayışında olmasıdır.
Durmaksızın, masumiyet, güç, cinsellik ve suç kavramlarıyla ilgili ön yargılarımızı kıran oyunun dili son derece zekice gizlenmiş bir şiirsellik barındırmaktadır.
“Ailem beni arıyor olmalıydı.
Arkadaşlarıma telefon ediyor, belki de okulu arayıp nerde olduğumu, neden evde olmadığımı, beni görenin olup olmadığını soruyor olmalıydılar.
Sigara içmek istediğini söyledin.
Gidip bir dükkan ya da bir bar var mı bakacaktın.
Ben de seninle gelmek istedim ama sen istemedin orada kalmamı, seni beklememi söyledin.
Beş dakikada gelecektin.
Ve sen bana dokundun, sen …
Oda soğuktu.
Giyindim, pencereden dışarıyı seyretmeye koyuldum.
Araban hala caddenin karşısında duruyordu.
Aşağıda birileri konuşuyordu, çok net duyamıyordum. “
DAHA AZ GÖSTER