Olayı “meçhul bir tarihte İstanbul’da” geçen üç perdelik piyeste Hüsrev, hayatı kaderin ve tesadüflerin yönettiğine inanan, kırk yaşlarında bir yazardır. Son oyunuyla büyük bir başarı sağlamış, eserde yalnız bir nokta: oyun kahramanımın, an
DEVAMInesini, kazâ kurşunu ile öldürmesi, seyircilerce yadırganmıştır. Hüsrev, bir dost toplantısında bunun, garipsenecek bir şey olmadığını anlatmak için, ruh hastalıkları doktoru Nevzat’ın tabancasını ister ve oyundaki çocuğun şarjörü nasıl boşalttığını gösterir. Tabancayı annesine doğru çevirir, her şey yazmış olduğu oyundaki ölüm sahnesiyle aynıdır ve tetiği çeker… Sonrasını merak edenleri oyuna bekliyoruz.
Hüsrev: Duyuyorum! Kulak ver, sen de duyarsın! Toprak altında, milyarlarca kurdun, çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyarlarca ipek böceği gibi, milyarlarca ölüyü yediğini duyuyorum. (Çılgın) Ölüler! Gözsüz kulaksız kurtların içtiği köpüklü şampanya damlaları! Tozun toprağın mezeleri! Korkunç bir saklambacın korkunç oyuncuları, Kurtarın beni ebedilikten! Öldüm sizi araya araya... Kurtarın beni düşünmekten.
DAHA AZ GÖSTER