Eşref Yıldırım'ın çalışmaları, toplumsal ve siyasi güç odaklarına işaret eden medya temsillerinden ve toplumu şekillendiren sosyal tabulardan yola çıkar. Sanatçı, sosyal hiyerarşilerin baskısından, tanımlanmış cinsiyet rollerinden ve ırkçılıktan bunalan bireysel yaşamlara odaklanır. Yıldırım'ın resimle olan sürekli diyaloğu, geri dönüştür
DEVAMIülmüş malzeme seçimi, yerleştirme ve performans gibi farklı medyumlara uzanan pratiği sanata olan yaklaşımının temelinde yer alır. Yıldırım’ın, Zilberman Gallery–İstanbul’da gerçekleşen kişisel sergisi bu pratiğin devamı niteliğinde, Turgut Uyar’ın “Yenilgi Günlüğü” şiirinden yola çıkarak sanatçının farklı yollarla, farklı malzemelerden ürettiği günlükleri içeriyor.
“hiçbir şeye hazırlıklı değildik
oyunlar oynandı, gökler kapandı, yenildik”
Yıldırım, sergisinde, geçmişte kişisel olma özellikleriyle öne çıkan günlüklerin günümüzdeki durumunu sorguluyor ve kişiselle kamusal alan arasındaki çizgide salınan varlıklarına dikkat çekiyor. Günümüzde yaşadığımız hayatlar, sadece bize ait olmanın ötesine geçiyor, iletişim araçlarından her dakika felaket haberleri aldığımız bir zamanda kendi kendimize, kendi derdimizle kalabilmemiz her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu durumu gözlemleyen sanatçı sergisindeki çalışmalar üzerinden şu soruyu soruyor: Her gün onlarcasını gördüğümüz haber ve görseller sürekli zihnimize şiddet uygularken “iyi” olabilir miyiz?
“başarılmamış bir geçmişten artakalan şaşkınlık”
İlk günlük, sergi mekanında sanatçının iple örerek yazdığı ve sürekli uzayan bir şerit olarak kurguladığı bir çalışma olarak izleyiciyle buluşuyor. Bu çalışma, örme eyleminin sürekli akan hayatın hızına yetişemeyen yavaşlığına dikkat çekiyor. Bir bilgiyi anlamaya zaman bulamadan sürekli yenilerinin gelmesinden duyduğumuz şaşkınlığı anımsatıyor. Diğer bir günlük, sanatçının diğer her şeyden yalıtılmış rahatsız edici beyaz bir oda olarak kurguladığı video odasında sürekli ölüm haberleri veren spikerlerin sesleri olarak varlığını sürdürüyor. Bir yandan sıradanlaşmış şekilde her gün devam eden trafik kazaları, kadın cinayetleri, iş cinayetleri, bazen de bir anda gelen felaketler izleyicinin kulaklarında yankılanıyor.
“beklemek bir tepenin mutluluğunu
bir acının yakıp geçmesini beklemek..”
"Doğaya kaçmanın" huzur verdiği düşünülür ama en azından bir internet bağlantısına sahip çağımız insanı için her gün sürekli akan şiddet dolu haber görsellerinden kaçmanın bir yolu yoktur. Sanatçı, yine bir günlük tutar gibi seçtiği bazı haber görsellerinden yola çıkarak yaptığı resimleri, her gün yürüyüş yaptığı ormandan bir görüntünün üzerine yerleştirerek yaşadığımız hayatların kamusallığına vurgu yapıyor. Aynı orman imgesi, galerinin girişinde sergilenen video çalışmasında da performatif bir eylem mekanı olarak kendini gösteriyor.
Sergiye aynı zamanda, kolektif olarak yazılmış günlüklerden oluşan bir kitapçık eşlik ediyor. Serginin kataloğunun lansmanı ve panel konuşması önümüzdeki günlerde duyurulacaktır.
DAHA AZ GÖSTER