Bir rakı kadehi yarı dolu biçimde masada duruyor ve daha sonra tekrar doldurulmayı bekliyor. Doğanın ele geçirdiği bir insan bedeninden, derinin uzantısıymış gibi mantarlar çıktığı görülüyor. Çeşitli parçaları eksik olan arkeolojik objeler sanatçının dilediği şekillerde bütünleniyor. Renkler ve imgeler taşıdıkları bağlam ve sahip olduklar
DEVAMIı anlam yüklenimlerinin dışına çıkarılarak yeniden anlamlandırılıyor.
Sergi Judith Butler ve Athena Athanasiou’nun birlikte geliştirdikleri ‘yoksunlaşma’ kavramı* ve yoksunlaşmanın ertesinde farklı şekillerde ve kaçınılmaz biçimde devreye giren ‘ikame’ pratikleri üzerine yoğunlaşıyor. Bedenin kendisine ve bedenin toplum, siyaset, kültür ve ötesi alanlarda aldığı hallere değiniliyor. Ve bellek ile unutuş, zaman ile mekân, bireysel ile kolektif arasında örülen bu fikirler izleyiciyi, şeylere, düşüncelere, renklere, ifade malzemelerine yönelik estetik arayış eşliğinde gerçeklikleri, söylentileri ya da gölgeler arasında kalmış anıları yeniden temellük etmeye, yeniden düşlemlemeye ya da ikame etmeye davet ediyor.
Tüm dünyada günümüz siyaseti türlü maddi yoksunlaşma şekilleri üretirken, mesela kitlesel ölçekte göçler yaşanmasına neden olurken, aynı dünya üzerinde işaret edilmesi, saptanması daha zor olan pek çok yoksunlaşma deneyimi yaşanmakta ve maddi kayıpların görünen etkilerinin yanında dile getirilmeden, görülmeden geçilmekte. Ve her yerde, her insanın başına gelmekte siyasileştirilmemiş, gündelik ve öngörülebilen yoksunlaşmalar. Butler ve Athanasiou'nun açık biçimde işaret ettikleri gibi, fiziksel bedenlerimiz ve inançlarımız, bizi sarmalayan mekân ve çevre, ve yaşadığımız zaman bizim 'yoksunlaşabilirliğimiz'i belirliyor. Bu yüzden onu edimsel [performatif] olarak adlandırıyorlar -bedenimizden ileri geldiği için.
*Judith Butler ile Athena Athanasiou birlikte kaleme aldıkları söyleşi kitap Yoksunlaşma: Siyasal Olanda Edimsellik'te [Dispossession: The Performative in the Political, 2009] sadece mülkiyetle, maddiyatla ilgili olanları değil her türden yoksunlaşma biçimini ele alırlar; günümüzün hayli ticarileşmiş, iktisadileştirilmiş toplumunda bireyleri duygusal, toplumsal, cinsel, siyasal yönden yoksunlaştıran ve buna rağmen gözardı edilmekte olan koşullara da bakarlar.
DAHA AZ GÖSTER