Sergi, 19 Aralık 2024 - 22 Şubat 2025 tarihleri arasında Zilberman'ın Beyoğlu, Mısır Apartmanı'ndaki ana mekânında yer alıyor. Dalgalar Harita Çizmez, suyun hem yıkıcı hem de yaratıcı gücü odağında bireysel ve kolektif hafızanın taşıyıcısı olarak, mevcut toplumsal yapıların altında yatan çatışmaları ve uyumsuzlukları mercek altına alıyor.
DEVAMI
Cengiz Tekin’in sanatsal pratiği, gündelik hayatın sıradanlığında gizlenen karmaşıklıkları görünür kılarak, izleyiciyi politik ve toplumsal meselelerin çok katmanlı yapısıyla yüzleştirir. Sanatçı, bireylerin hayatta kalma stratejileri ile otoriter yapıların dayattığı koşullar arasındaki gerilimi mizah ve ironiyi araçsallaştırarak işler. Bu gerilim, yalnızca bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda kolektif belleğin, kültürel dinamiklerin ve toplumsal yapının bir yansımasıdır. Tekin’in eserleri, izleyiciyi yalnızca görsel bir deneyime değil, aynı zamanda derin bir düşünsel sorgulamaya davet eder. Bir halının deseni, bir özür ifadesi ya da gündelik bir nesne, sanatçının elinde kapsamlı bir eleştirinin taşıyıcısına dönüşür.
Dalgalar Harita Çizmez, bu çok katmanlı yaklaşımı su metaforu üzerinden derinleştirerek izleyiciye sunar. Su, Tekin’in çocukluğundan itibaren yaşamında önemli bir yer tutan, Dicle kıyısındaki yıllarından bir yansıma olarak serginin kavramsal temelini oluşturur. Sosyo-politik çatışmaların, kültürel kimliklerin ve tarihsel katmanların şekillendiği bu coğrafya, suyun akışkanlığıyla birleşerek sanatçının hafıza, kimlik ve sınır kavramlarını irdelemesine olanak tanır. Suyun sürekli hareket eden, sabitlenemeyen ve sınır tanımayan yapısı, insan eliyle çizilmiş sınırların kırılganlığını vurgular. Tekin, bu sınırları, doğanın sabit tanımlara direnen ve sürekli değişen dinamik yapısı ile karşılaştırır; bu da suyu, özgürlük ve alternatif hayal gücü için bir metafor haline getirir. Sergi adının çağrıştırdığı gibi, su genellikle haritaların ve coğrafi sınırların tanımlayıcı bir unsuru olarak görülür. Ancak Tekin, bu sınırların doğanın bir parçası olmadığını, aksine insan eliyle yaratılmış yapay kurgular olduğunu vurgular. Doğa, sabitlenemeyen ve sürekli devinen yapısıyla Tekin’in eserlerinde sınırların ötesine geçen bir özgürlük alanı sunar. Bu bağlamda su, yalnızca bireylerin ve toplumların sınırlarla olan ilişkisini sorgulatan bir araç değil, aynı zamanda doğanın direncini ve insan yapımı düzenlerin kırılganlığını gözler önüne seren bir unsurdur.
İklim değişikliğinin etkileri, Tekin’in eserlerinde belirgin bir şekilde kendini gösterir. Çevresel dönüşümlerin neden olduğu değişimler, yalnızca doğal sınırları değil, siyasi ve toplumsal yapıları da derinden etkiler. Bu süreç, sınır kavramlarını yeniden sorgularken, ulusal kimliklerin ve devlet politikalarının dönüşümüne de zemin hazırlar. Su, bu bağlamda, yalnızca bir metafor değil, aynı zamanda iklim krizinin yarattığı yeni güç dengelerini eleştiren bir araçtır. Tekin, suyun dönüştürme ve ters yüz etme gücünü, insan eliyle tahrip edilen doğanın bir hatırlatıcısı olarak ele alır. Bu eleştirel yaklaşım, su kaynaklarının ticarileştirilmesi, su kıtlığı ve bu kıtlığın beslendiği ekonomik-politik ilişkiler üzerinden güç dinamiklerinin nasıl yeniden şekillendiğini sorgular. Su, hem doğanın direncini hem de insan yapımı sınırların kırılganlığını açığa çıkararak mevcut düzene dair yeni sorular ortaya koyar.
Sanatçının işlerinde kullandığı unsurlar, geleneksel imgelerden bürokratik motiflere, insan yapımı nesnelerden doğal elementlere kadar çeşitlilik gösterir. Bu unsurlar, bir yandan geçmiş ile günümüz arasında köprü kurarken, diğer yandan bireysel hafıza ile kolektif anlatılar arasındaki dinamikleri açığa çıkarır. Örneğin asfalt yollar, modernitenin ilerleme simgesi olarak karşımıza çıkar. Ancak bu yolların doğa ile olan çelişkisi, sanatçının eserlerinde, bürokratik desenlerle bezeli bir halı üzerinden yeniden yorumlanır. Bu sayede, Tekin’in eserleri, hem görsel bir deneyim hem de geçmişle bugünün politik katmanları arasında düşünsel bir bağlantı kurar.
Dalgalar Harita Çizmez, yalnızca krizlerin tespit edildiği bir alan yaratmakla kalmaz; aynı zamanda bu krizler içinde yeni direnç biçimlerinin ve alternatif tahayyüllerin keşfedilmesine de olanak sağlar. Suyun hem yıkıcı hem de yaratıcı gücü, bireysel ve kolektif hafızanın taşıyıcısı olarak, mevcut toplumsal yapıların altında yatan çatışmaları ve uyumsuzlukları yeniden değerlendirme fırsatı sunar. Tekin, bu çatışmaları görünür kılarak izleyiciyi kendi sınırlarını, belleğini ve bu sınırlarla ilişkisini sorgulamaya davet eder.
DAHA AZ GÖSTER