Minas Avramidis (1877-1954), çini üretiminin Beylikler Dönemi’den itibaren devam ettiği Kütahya’nın sıradışı çini ve seramik ustalarından biriydi. Geleneksel çini zanaatının her alanında hünerli olan Minas’ın hayalgücü, yaratıcılığı ve merakı, eşsiz üretimlerine olanak sağlıyordu.
Minas’ın esin dünyasının en etkileyici örnek
DEVAMIlerinden biri, 1910’lu yıllarda yaptığı Genovefa Hikâyesi tasvirli tabak serisidir. Minas bu seride, inanç ve sadakat gibi konuları temel alan anlatıdan ilham alır. Hikâyeyi, 19. yüzyıl sonlarında Karamanlıca yayımlanan tefrikasından okumuş ve Sotiris Christidis’in yaptığı, Rum mahalle kahvehanelerinde yaygın olarak yer bulan bir taşbaskıda görmüş olmalıdır. Kütahya’nın köklü çinicilik geleneğinin renk, bezeme ve formlarından yola çıkarak kendi özgün üslubuyla, geleneği ve yeniliği ustalıkla harmanlayan Minas, Kütahya çini ve seramiklerine kendine has bir ifade kazandırır.
Sıradışı Minas sergisi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan eserlerle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Kütahyalı ustaların, kaybolmaya yüz tutmuş çiniciliği canlandırma çabalarını bir usta ve bir eser grubu üzerinden inceliyor. Kütahyalı Minas Avramidis ve onun Genovefa Hikâyesi tasvirli seramik tabak serisi üzerinden usta-çırak ilişkisi, gelenek ve yenilik, seri üretim ve zanaat kavramlarını ele alıyor. Kütahya çini ve seramiklerine dair yerleşmiş imgeleri sorgularken, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde Kütahya, Atina, Selanik ve Kudüs’e dağılan ustaların hikâyelerine de ışık tutuyor.
DAHA AZ GÖSTER