Umut meğer ne önemliymiş insan yaşamında, belki de tüm yaşamlarda, bir ağaçta, bir çiçekte, bir köpek, bir caretta carettada mesela…Yok olmaya başlayanın değerini, yok olmaya başladığında anlıyor insan. Umut ne kadar yaşamaya, geleceğe, eylemeye, artık bu son dediğiniz anda bile devam etmeye iteliyorsa insanı, umutsuzluk da o kadar bitiriyor yaşamı, ölüm oluyor, çöl oluyor, kuraklık ve açlık oluyor, bitiş oluyor. Bizler kafalarımızda cümleler, içimizde kıpırtılar, sesler, görüntüler, haykırışlar ve fısıltılarla bir araya gelip günlerce isim düşündük bu yeni doğana. Sonra bu düşüncemizi toprağa bırakıverdik, ona can suyu verip açsın ve umut olsun diye, birlikte düşünelim, söyleyelim, yüzleşelim eğer tiyatro bir dokunma biçimiyse dokunalım diye…O tohumu attık ya toprağa, birlikte ekinleri toplayalım hasat yapalım diye…
Çünkü inanıyoruz tohum varsa hasat mümkündür, tiyatro varsa ‘Krops’da yakındır…