not: spoiler içerebilir! :)
Artalan Kolektif’in HardLove isimli oyunu, bir an için ilişkiler hakkında, anlattığından çok daha geniş bir tartışma açacak gibi oluyor, ama maalesef tek katmanlı olmaktan pek kurtulamıyor. Oyuncular ellerinden geleni yapıyor, ama metnin isteksizliği, onda gerçek anlamda bir çatışmanın eksikliği, oyunu sönüp gidiverecek bir eğlencelik çereze çeviriyor.
Oyun, bir kadın ve erkeğin sevişmek için buluşmasıyla başlıyor. Bu ev erkek karaktere aittir. Merkezi sistem olduğu için iyi ısıtılmayan bu ev, çift kişilik bir yatak, yatağın arkasında bibloların asıldığı bir askı ile temsil edilmiştir. Yatağın her iki yanına da yine yukarıdan sarkıtılan ve evin çeşitli alanlarını ayırması için kullanılan askılar mevcuttur, bunlardan birinde kitaplar vardır, diğerinde de biralar. Biraların olduğu yer mutfak olduğu kadar, karakterlerin birbirlerinden uzaklaşmak istediği ya da ne yapacaklarına karar vermek için vakit kazanmak istedikleri alan olarak düşünülmüştür.
Erkek karakter, sonunda kadın karakterin adını koyacağı gibi naif olarak gösterilmek istenmiştir. Sevişme sırasında okşayarak, yavaş yavaş birlikte olmak istemektedir. Kadın karakter ise boğazının sıkılmasını ister. Erkek karakter, onun bu ve benzeri isteklerini badgirl olma arzusu olarak adlandırır. Geleneksel beklentide, erkek karakterin duygusal açıdan daha az istekli olması, kadın karakterin ise seks fantezileri hakkında daha fazla usturuplu olması bekleniyor galiba. Ki burada yapılmaya çalışılan bu beklentiyi ters yüz etme çabası gibi duruyor. Bu anlamda yalancı bir tersine çevirme ile karşı karşıyayız. Çünkü oyun, imajların altındaki özü açığa çıkaran bir olay örgüsüne dönüşür.
Öncelikle kadın karakter, seks sırasında beklentilerinin karşılanmadığını görünce, erkekler hakkındaki görüşlerinin bazı genellemeler taşıdığını anlar. Erkeğin kendini sevişme sırasında bile saklamadığını oyundan biliyoruz. Kadın, bu erkekten umduğunu bulamamıştır, demek ki erkekler hakkında kalıp düşüncelere sahiptir, onların seksteki performanslarına dair önyargılıdır, sonuç ise bir hayal kırıklığıdır. Ona bazı isteklerini kabul ettirir ve sevişmeyi kendi isteklerinin gerçekleştirilmesine çevirir. Naif olarak tasvir edilmek istenen erkek ise bu istekleri kabul eder, çünkü söylem düzeyinde arayışı daha duygusal birliktelik olmasına rağmen, sonuç olarak performansı ile göz boyamak isteyen bir erkeğe dönüşür. Yani onların altında yatan gerçek yüzeye çıkarılır. Nitekim, kadının arzuları pejoratif bir dille erkek tarafından badgirl olmayı isteme şeklinde dile getirilir. Yani kadının içinde taşıdığı başka bir kadınlık durumu vardır ve kendisini marjinalmiş gibi sunmaktadır. Oyunun devamında asıl marjinal olanın erkek olduğu doğrulanır, deriyi kesme sahnesinde, kadın sadece arzularını söyler, bir nevi edebiyat yapar, bunu gerçekleştirme konusuna yanaşmaz. Erkek tarafından, tıpkı diğerleri olduğu gibi bu da yerine getirilir. O zaman dönüp dolaşıp erkeğin her şeye rağmen bildiğimiz anlamda erkek, kadının her şeye rağmen bildiğimiz anlamda kadın olduğunu bir kez daha anlamış olmuyor muyuz? Onlar ne söylerlerse söylesinler, özlerine dönmektedirler.
Kadın karakter daha çok erkek karakteri açmak için kullanılıyor. Erkek karakteri daha derin bir şekilde algılayabiliyoruz. Onun evindeyiz, işi hakkında bilgi sahibi oluyoruz, ekonomik durumunu ve cinsellik dışındaki hayallerini kısmen görebiliyoruz. Aynı meseleler kadın için flu kalıyor. Şurası açık, bu iki karakter de tek gecelik bir ilişki ile sadece cinsel bir doyuma ulaşmayı istemezler. Onların aradıkları bunaltan bir coğrafyada, kıstırılmışlıktan kurtulmaktır. Peki ilişkileri date uygulamalarıyla ya da bardaki kısa süreli tanışmalarla başlatmak zorunda bırakan nedir? Bunu ahlakçı bir yerden erozyona uğramak dışında nasıl ifade edebiliriz? Teknolojinin ilişkileri dönüştürücü etkisi nedir? Çokça varoluşsal sıkıntı zannedilen şey, yetersiz maaş, ülkenin siyasi konjonktürü, cinsiyet hakkındaki ön kabuller olabilir mi? İşte oyun, bütün bu sorulara değinir gibi oluyor. Ama maalesef herhangi bir fikri açmak söz konusu edilmiyor, bu da oyunu yüzeysel kılıyor.
Yine de Tuğba Sorgun ve Atakan Yılmaz’ın oyunculukları oyunu izlenebilir hale getiriyor. Atakan Yılmaz’ın karakteri ele alışındaki ustalık, ondaki ikiliği vurguluyor. Hem partnerini tatmin etmek isteyen bir erkek hem de kendi dertlerine yoldaşlık yapacak bir hayat arkadaşı beklentisi, ele avuca sığmaz, telaşlı bir oyunculukla verilmiş. Tuğba Sorgun ise içi yanan bir ateşle dolu olan karakterini bedenini sımsıkı kontrol ederek daha vurucu hale getiriyor, onda herhangi bir kıvraklığa yer yok. Sevişme sahneleri için yapılan danslarda bile bu iki vücut ayrımını görmek mümkün, erkek olan esprili, komik, kıvrak, çocuksu bir dil kullanırken, kadın kontrolcü, olabildiğince sakin, talepkar bir dil kullanıyor.
Oyunun bir yerinde, kadın karakter kırdığı bir bibloyu, yatağın altına saklar ve raftakileri hizalayarak yaptığı kusuru gizler. Onu ilk kez baş başa kaldığı birinden bunca korkutan nedir? Naif erkeğimiz bu saklanmaya çalışılanı anlayınca ise hiçbir şey olmaz. Daha geniş bir tartışmaya uzanabilecekken, belki de dağılmama korkusuyla engellenen bu tür sahnelerdir işte. Hep belli bir karakter çizgisinin doğrulanması gerekmektedir, oyunda da bu türden birbirinin yinelenmesi gibi görünen sahnelere yer vardır. Bu bakımdan bibloyu kırıp yatağın altına saklayan ve göz aldatmacasıyla erkeği kandırmayı belli bir süreliğine başarabilen kadını, bütün oyunun bir metaforu olarak da okuyabiliriz.
HardLove / Artalan Kolektif