Züleyha bir kadın hikayesi. İçimizden biri. Belki yan komşumuz, belki akrabamız, belki sadece markette yanımızdan geçen kadın. Bu bir çeşit direniş öyküsü Sisteme, yaşama yerleşiklere bir başkaldırı. Herşeye rağmen yaşama tutunma, seçimini
DEVAMIyaşamdan yana kullanma öyküsü.
Diğer yandan sert bir toplumsal eleştiri. Sahnede pek çoğumuzun dayanamayacağı bir trajediyi yaşamış ama hayatla, kendiyle dalga geçen ve herşeye rağmen hayata tutunan bir kadın savaşçı göreceğiz.
Oyun, Züleyha’nın henüz küçük bir kız çocuğu iken maruz kaldığı şiddet ve cinsel istismarı parçalı bir anlatıya dönüştürüyor. Züleyha, birlikte olduğu adam onunla evlenmek isteyince on üç yıllık gizini açıklamaya karar verir. Oyunun şimdisinde direnen, savaşçı bir kadın olan Züleyha, böylece travmalarıyla, bilinçdışı ile yüzleşir; çirkin anılardan kurtulmaya çabalar; küçük bir çocukken zihninin karanlıklarına saklamak zorunda kaldığı hayallerine tüm masumiyetiyle ulaşmaya çalışır.
Oyunun bu yerel gerçeğinin ardında, Yusuf ile Züleyha’nın aşk öyküsü olarak da bilinen ‘Yusuf kıssası’ var. Toplumun ahlaki olanla ilişkisi ve cinsiyetçi yargılar perspektifinden bu dinsel-mitolojik anlatı oyunda tartışmaya açılıyor. Züleyha’nın masumiyeti ile Yusuf kıssasındaki kadının (Zeliha/Züleyha) ‘baştan çıkarıcı’ ve ‘ahlaksız’ nitelikleri hesaplaşıyor, böylece ahlaki bir öğreti olarak bilinen Yusuf kıssasındaki değer yargılarının hastalıklı yapısı, oyunla sembolik bir bağ kuruyor. Yusuf ile Züleyha’nın anlatısında kadın, iffetsizliğin ve günahkârlığın bir ibreti haline dönüştürülmüştür; Züleyha erkeği baştan çıkaran ve onu günaha teşvik eden bir cinsel simge, nefsine hâkim olamayan kötü ahlaklı kimse durumundadır. Züleyha bunu baş kaldırıyor.
DAHA AZ GÖSTER