"Sırça dediğin zaten hemen çıt diye kırılıyor... Ne kadar dikkat edersen et!”
Çok hassas, her an kırılabilir ve tam da bu yüzden her an kırabilir insanların hikayesi.
Sırça anılar üzerine bir oyun.
DEVAMI
Bu yüzden biraz duygusal, biraz loş ve biraz da gerçek dışı.
Çok hassas, her an kırılabilir ve tam da bu yüzden her an kırabilir insanların hikayesi Sırça.
Terk edilmek, ailenin sorumluluğu altında ezilmek, üzmemek için verilen yoğun çabalar; bu çabaların sonunda gelen tahammülsüzlük, acımasızlık ve sıkışan hayatlar…
Seni bırakıp giden bir eşin ardından çocuklarına sıkı sıkıya tutunmak ve gülümsemek mi doğru olan?
Ya da sinemaların, barların, sokakların ışıklarında gözlerini sonsuz bir yanılsamaya mı açmak? Mesela her gece evden çıkıp; bütün dertlerin, sıkışmışlıkların, olmamış hayallerin acısını sokaklarda çıkarmak?
Bu değilse evinde oturup dünyadaki her şeyden korkmak ve sırça oyuncaklarına sığınmak mı olması gereken?
Bilmiyoruz…
Ama umut hep var onu biliyoruz.
Umut bazen her sabah aynı mutlulukla uyanan annede, bazen yıllar önce gidilmiş müzikaldeki o bir saniyede, bazen de gitmek üzere çoktan planlarını yapmış bir oğulun denizde göreceği o tatlı dalgalarda…
Ama adı üstünde umut. Umut çoğu zaman insanda ve işte bu yüzden umut etmek ve beklenti sahibi olmak arasında belli belirsiz bir çizgi var.
Gerçeğin aceleye ihtiyacı yok ama gerçek en sonunda gerçek. Sen her ne kadar başka şeyler beklesen de.
Bazen bir adam gelir.
Ve sen gerçek dünyadan ne kadar kopuk olsan da o gerçek dünyanın temsilcisi gibi bir şeydir. Şair de olsan, sembollere ayrı bir hassasiyetin de olsa bu adam senin için çok geç kaldığın; uzun zamandır beklediğin, hayatta peşinden koştuğun şeyleri-beklentileri temsil ediyor olabilir.
Ama gerçekler acıtır…ve her aile bir gerçeğin ardından parçalanır.
En sevdiğin geride kalırken gidebilir misin?
Ya da fırtınalı denizlerde hayallerine kavuşabilir misin?
Bilmem…
Belki.
DAHA AZ GÖSTER