Şu karşımızda duranın ta kendi değil şu karşımızda durandan tâ ötede; demek ki çok fazla demek ki çok eksiktir hayal perdemiz. Olanı gösterir yahut göstermez yahut gösteriyormuş gibi kırpışır perdemiz. Kapanır açılır, yırtılır yamanır, işli
DEVAMI işveli, janjanlı, kuzgunîdir perdemiz.
biz? Etli kanlı, canlı heyecanlı tasvirler, beli değnekli hacivatlar karagözleriz. Bizler kınında paslanan birer kanlı kılınç hem de kendini hakîkat diye on ikiye fırlatan suretleriz. Ahhh biz, kendi vücuduna saklanan ıstıraplı gölgeleriz. sakallı sakalsız, sarıklı sarıksız, bıyıklı bıyıksız, kıllı kılsız… Artık kim hâkimse siyaset-i iktisada, işte onun pek gıllıgışlı eliye oynatılan biz, birbirimize el edilmiş elsizleriz.
Dağlara, denizlere, dehlizlere, yeraltlarına, bilinçaltlarına, atlıkarıncalara, avemelere, bmw’lere, cam silmelik gastelere, ekranlara, monitörlere sürülüp de sündürülmüş celâliye acık ucundan lan, acık ucundan celâl gösterilsin ister perdemiz. Nolmuş! tüfek icad olmuş da bozulmuşsa mertlik; kın hokka, kalem kılınç; yay dudak, dil ok.
O zaman görecez bakacaz hangi yiğidin gölgesi düşecek de ol hayal perdemize; hangi yiğit çıkacak hangisinden merdâne. Görecez bakacaz kopacak ne çeşit bir hengâme. Şu gelen erkek midir yoksa koca bir muzlu kek midir görecez bakacaz! Anlayana ney ile saz, anlamayana ol klarinet gırnata azzz.
DAHA AZ GÖSTER