Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
“Bir insanlık düşün topluluk böyle oluşum ya da halk bir bütün her be dersen işte adına, susmuşsa hepsi bağlanmışsa dili eli kolu. Renkleri sönmüş griye bürünmüşse baştan aşağı hepsi artık farklılıklara yeri kalmamışsa bardağı dolmuşsa ağzı DEVAMIna kadar ve hatta biri diğerinden ton olarak biraz daha açık ve beyazsa diye kaldırıyorsa taşı fırlatıyorsa camından içeri. O topluluk kötüdür pistir leştir.
Şimdi bu adam bunu yazmış diye, yazar olmuş mudur? Kitabı bilmem kaç yüz bin defa basılmış, Nobel vermişler ona insan hakları bilmem ne…”
Her şey hızla değişti; biz ise en çok sessiz kalmaya alıştık. Sessizlikle birlikte kötülükler normalleşti, kimse olup biteni sorgulamadı. Maruz kaldığımız kötülükler ve içimizde biriktirdiğimiz öfke, giderek büyüyen acımasız gerçeklere dönüştü. Şiddet ve ahlaki çöküş karşısında sessiz kaldıkça, kötülüğün kök salmasına ve karanlığın hayatımıza yerleşmesine zemin hazırladık. Bu sessizlik içimizde bir çığlığa dönüştü, ama duyulmadı. Öfkemiz, patlamayı beklerken, bizler sıradan hayatlarımıza devam ettik. Sessiz kalmanın bedeli, yalnızca kötülüğün büyümesi değil, içimizdeki iyiliğin de yavaş yavaş solması oldu. Şimdi yüzleşmemiz gereken bir soru var: Neden sessiz kaldık? DAHA AZ GÖSTER