Maria Pages, 1990 yılında kurduğu dans topluluğu ile Endülüs Madalyası’ndan Ulusal Dans Ödülü’ne kadar en prestijli ödüllerin sahibi olurken, flamenkonun evrimleşen çağdaş bir dans olarak yükselişinin de öncülerinden biri olarak kabul edili
DEVAMIyor. “Sonsuz Kollu” dansçı olarak ünlenen ve İspanya’nın Flamenko geleneğini New York’tan Hindistan’a, Meksika’dan Japonya’ya kadar tüm dünyaya taşıyan Maria Pages’in simgesel bir parçası olan Autorretrato (Otoportre), sanatsal bütünlüğün ve kabulleniş anının anlatımıdır.
2008 yılında Tokyo Uluslararası Forumu'nda dünya ilk gösterimi yapılan ve büyük bir başarı kazanan bu sanatsal yapıt, sanatçının hayatı ve profesyonel kariyeri için bir kırılma noktasıdır. Çünkü kendi yolunu kendisi çizen biri olarak Pagés, kendini evreninin yaratıcısı olarak hisseder ve bunu doğrular. Autorretrato ile flamenko’yu bir lisan gibi kullanan ve hususi koreografik evrenini dans ile inşa eden sanatçı, dünya deneyimini ifade etmek için dansını bir ses gibi kullanıyor ve bu yolla, dış dünyada olanları onun görüşünden sahneye aktarıyor ve aynı zamanda bu yolculuğun Pagés’in bir iç benlik araması olduğunu da belirtiyor.
2006 yılında, dans duayeni Mikhail Baryshnikov’un Pagés’e kendi iç dünyasına kişisel bir yolculuk yapmasını ve böylece hem dansçı hem de yaratıcı kimliğini açığa vurmasını önerdiğinde proje şekillenmeye başladı. Böylece ilerde Autorretrato’yu oluşturacak bir embriyo olarak, otoportre doğdu. Autoretrato’da Pagés, bu zorlu süreci keşfetmek için, bir kişinin aynada kendine baktiğinda, ilk defa kendisiyle tanışması gibi; düşleme, yol gösterme, başlangıç araştırmasından itibaren her bir ayrıntıyı sahneye aktarabilmek için sanatsal sürecin her yönüne kendini dahil eden dört resim oluşturur. Tuvalin önündeki bir ressam gibi, koreograf ve flamenko dansçıları kendi kimliklerinin çizgilerinin özünü, duygu ve hareket içine dönüştürürek dans ederler.
DAHA AZ GÖSTER