“Lineer yanılsama. Oysa belirsizlik dünyadaki tek sabit. Her şey iç içe. Geçmiş, şimdi ve gelecek inatla süren bir yanılsama…”
Diyor Umut. Döne döne tutunmaya çalıştığı bir dünyada. Belki dünya onun etrafında dönüyor belki de o sadec
DEVAMIe kendi içinde. Ama yerinde durmayan bir şeyler olduğu kesin. Ve bir şeylerin kesinlikle yerinden oynaması gerektiği.
Umut Ali'yle birlikte İstanbul'dan Berlin'e taşınır; bu birçok şeyin bitişi, başlangıcı ya da en azından değişmesi demektir onun için. Ama beklediği gibi olmaz. Planladığı gibi içkiyi bırakamaz, Ali’yle kurdukları dünya gitgide dağılır. Çocukluğundan beri “düzeltilmesi gereken biri” gibi hissetmesine sebep olan kopukluk hissi gitgide artar. Baktığı yerde aynı şeyi görmediği, aynı şeyi duymadığı insanlarla bir arada olmanın yarattığı kopukluk..
Umut’un oyun boyunca yolculuğu; etrafındaki dünyanın akışını durduracak, dahası yönünü değiştirecek bir hale dönüşür. Umut kendi gerçekliğini hatırlamaya çalışır, bu kaosun içinde kaybolmaz; aksine bu garipliğin farkındadır ve bunu durdurmanın zamanı gelmiştir. Çocukluğundan beri eline tutuşturulan ilaçların, terapilerin, bir takım ‘an’a tutunma çabalarının nasıl bir tuzak olduğunu fark eder. Hep iyileştirilmesi, hep düzeltilmesi gereken bir zihin olarak görüldüğünün farkındadır.
Biz de Umut’la birlikte belirsizliğe bir adım atabilirsek belki de orada bir yerlerde bulacağımız şey kendimizden esirgediğimiz bir ıssızlıktır. Etrafımızda dönüp duran dünya, bir takım yetişilmesi gereken hayatlar, bizi normalize etmeye çalışan kurumlar, insanlar, bağlar.. Ve her şeyin ortasında duran biz.
UMUT: “Hem nereye gideceğimizi bilmiyoruz hem de geç kalıp kalmadığımızı...
DAHA AZ GÖSTER