Usta yönetmen Işıl Kasapoğlu’nun çevirip yönettiği, Ayşenil Şamlıoğlu ve Ünsal Coşar’ın rol aldığı “İki Kişilik Hırgür”, savaşın ardından insanın içine düştüğü anlamsızlığı dışarıdaki şiddetten beslenen bir adamla bir kadının kör sağır çat
DEVAMIışması üzerinden anlatıyor.
“Ve bu hep böyle devam edecek. Ve devam edecek... Fırtına olmadığı zaman demir yolları grevi, grev olmayınca grip salgını, grip olmadığı zaman savaş. Savaş olmadığı zaman gene savaş. Ne kolay. Ve zaman geçtikçe ne olacağını gene zaman gösterecek.”
Kaplumbağa, salyangoz ya da sümüklü böcek… Korkunca kabuğuna çekilen, evini sırtında taşıyan hayvanlar misali insan içine kaçar, kovuğuna sinerse ne olur? Dünya yanarken saçını tarayanlarla dünyayı paylaşamayanlar iki koldan savaşırlarsa, “iki kişilik hırgür” vahşetin çığlıklarını bastırırsa, savaş biter barış patlarsa, barış kanla kutlanırsa...
Absürd tiyatronun önde gelen temsilcilerinden Eugène Ionesco’nun 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan toplumsal erozyonu, şiddetin ve umutsuzluğun bireyler üzerindeki yıkıcı etkilerini aktardığı “İki Kişilik Hırgür”, Işıl Kasapoğlu rejisiyle, sahnede Ayşenil Şamlıoğlu ve Ünsal Coşar’ı bir araya getiriyor.
Ionesco’nun ilk dönem oyunları arasında yer alan “İki Kişilik Hırgür”, savaşın ardından insanlığın içine düştüğü anlamsızlığı, kendi küçük dünyalarına kapanan bir adamla bir kadın üzerinden aktarıyor. Adam ve kadının ilişkisi de tıpkı savaş gibi çatışmadan, şiddetten besleniyor.
Son olarak iki efsane besteci Mozart ile Salieri'nin çatışmasını anlatan “Amadeus”u sahneye koyan Işıl Kasapoğlu, “İki Kişilik Hırgür”de ise savaşın karanlığını ve kirini sahneye taşıyor. Dekoru Hakan Dündar, kostümleri Nalan Alaylı, ışık tasarımı Mustafa Karakoyun, müzikleri Serdar Öztop’a ait olan oyunun dramaturjisi ise Bilgesu Kasapoğlu imzasını taşıyor.
Absürd tiyatro
2. Dünya Savaşı’nda yıkılıp yakılan kentlerin, toplu kıyımların, milyonlarca ölümün ardından değer yargılarını ve umudunu yitiren insanlığın içine düştüğü anlamsızlığı, yaşamın saçmalığını aktaran absürd tiyatro, 1950’lerde önce Fransa’da yaygınlık kazandı.
İnancın yitirildiği, belirsizliğin hakim olduğu bir dünyada kendine ve topluma yabancılaşan, yalnızlaşan ve yozlaşan insanın dramını geleneksel tiyatro kalıplarının dışında aktaran absürd tiyatroda sisteme başkaldırı vardır.
“Uyumsuz” tiyatro olarak da adlandırılan absürd tiyatro metinlerine belirli bir olay dizisi, derinlikli karakterler, akıcı replikler yerine parçalanmış bir dil, saçma bir varoluş, tekinsiz bir atmosfer hakimdir.
Samuel Beckett'in “Godot'yu Beklerken”, Eugène Ionesco'nun “Kel Şarkıcı” ve Jean Tardieu’nün “Gişe” adlı oyunları absürd tiyatro akımının ilk örnekleri arasında yer alır.
DAHA AZ GÖSTER