Haldun Taner bana
- Sen kabarecisin
Dediğinde 17 yaşındaydım. Kabare, nedir bilmiyordum. Okulda arkadaşlarımı eğlendirmek için öğretmen taklitleri yapıyordum. bunlar bire bir taklitlerden çok yakıştırmlarla, günc
DEVAMIel espirilere benzemiş numaralardı. Yapa yapa giderek gelişen metin olmuştu. her sefereinde bu metin içinde, güncel değişiklikler yapıyordum. Zamanın Fransa Cumhurbaşkanının Galatasaray Lisesini ziyaretiyle repertuarıma eklenen De Gaulle taklidiyle, giderek birbirine bağlanan, okuldaki aksaklıklar ve politik konulara taş atan bir monoloğa dönüşmüştü benim taklitler. Muhalif ve gerilla bir gösteri olarak geceleri yatakhanelerde yataklar kenara çekilip, bana boşaltılan bir alanda, başka yatakhanelerden gelen izleyicilerle oluşan bir izdihamın ortasında taklitlerimi yaparken, kimi zaman birinin panik halinde;
-Müdür!
demesi üzerine izleyiciler kaçışıyor,o an takidini yaptığım okul müdürüyle burun buruna geliyordum. Meğer müdür bey de kalabalığın arakasından izliyormuş beni. Genetik kopyasıyla burun buruna gelen müdür gülmesini tutamazken benide azarlamadan edemiyordu.
Yaptığım gösterinin kabare; olduğunu bana Haldun Taner öğretti. Ben o yaşımdan itibaren Devekuşu Kabare tiyatrosu'nun sürekli izleyicisi oldum. Kabarenin devingenliği, güncelliği, siyasal yanı ve her gün değişkenliği içinde havamı buldum. O tiyatroya skeçler yazarak, Haneler oyunumu yazarak, tiyatro yazarı oldum.
Çocuk denecek yaşımda gözümü açıp, yolumu çizen ustam, babam, Haldun Taner'in aramızdan ayrılarak ölümsüzlüğe kavuşmasının 10. yılında yapılan gençlik ağırlıklı bir söyleşide, izleyicilerden Taner'le ilgili sorular sormalarını istedik. Pek soru soran olmadı. Biz anılar anlattık. Sessizliği bozmak üzere sunulmuş karanfil misali bir iki cılız soruyla geçti gitti söyleşi. Taner bir İstanbul beyefendisiymiş, diye düşünerek çıktılar salondan genç izleyiciler. Yeni yetme bir kulağın Haldun Taner'in adından başka pek bir şey bilmediği gözleniyordu. Selim İleri'yle birbirimize bakıp iç geçirirdik.
Hem bu kuşağı böyle bir ince mizah ustasıyla tanıştırmak, hem ustama bir vefa borcu ödemek düşüncesi beni kemirir oldu. İnsanın ustası olması ne güzel, ustasızlık ne korkunç!
Taner'in düz yazılarından bir kabare kurgusu oluşturdum, kimi öykülerini skeç haline getirdim, kimi skeçlerini seçtim, onun düz yazıları ve gündelik konuşmaları içinde saklı.' Ben her şeye selam veririm, ağaçlara, çiçeklere, kuşlara' gibi Şiirlerini şarkı biçimine getirdim. Haldun Bey bugün yaşasaydı buraya iki satır daha eklerdi, diye düşünerek, satır aralarında, güncelik adına zaman zaman bende de kalem oynattım.
Kimileri 1945'te yazılmış bu metinlerin, hala ne denli güncel ve taze olduklarını, Haldun Taner'in önce insanı ve dünyayı, sonra Türkiye'yi ve toplumumuzu ne kadar doğru ve filozofça analiz ettiğini şaşarak göreceksiniz.
Taner'in deyişiyle :
'Bir düne bak
Bir bugüne
Hey gidi günler hey
Az gittik uz gitiik
Dostlar
Olduğumuz yerdeydik. '
Ferhan Şensoy
21.03.1997, Ankara.
DAHA AZ GÖSTER