“Bir varmış hiç yokmuş, bir kadın, var etmeye çalışırken kendini sürekli kaybolmuş.”
Bu toprak bizi içine çekiyor sanki, kaybetmeye hazır bir bataklık burası. Tam yutulana kadar direniyoruz. Hayatta kalma yolları arıyoruz. Pe
DEVAMIk de şanslı değilsek yalnız batıyoruz, ağlamalar, korkular hep sessizlikte yankılanıyor. “Söyler misin kaçımız gece uyanık ve onları duyabiliyor?” Bataklığın rengi benzer, yuttukları da…
Biri var bu oyunda; bir kadın. Kendini var etmeye çalışan; iki bacağı girmiş, dizine kadar, bedeninin onda kalanıyla yol arıyor. Sesinin yankılandığı sessizliğe eşlikçi ariyor. Tam olarak hayatta değil sanki, tam olarak da kaybolmamış henüz; bir “Es” vermiş yaşadıklarına.
Sen ne kadar kayıpsın? Kendini ne kadar bulabildin?
Yaşadıklarını ve yaşadıkça kaybettiklerini ne kadar affedebildin? Nereden tutunuyorsun hayata? “Sahne sanırım bu şekilde cesur biri yapıyordu beni. O zaman gerçekten yaşıyordum. Gerisi sadece hayatta kalmaktı.”
İnsan en dibi görmeden tekrar yükselebilir mi suyun yüzeyine? Bu ülkede bizi yalnızlaştıran onca şey varken, hele bir de kadın olarak, kiminle, neyle umut edebilir, nasıl tekrar yaşayacak gücü bulabiliriz?
“O yalnız köpekler gibi hissediyorum kendimi bazen. Yalnızlığa doğmuşum, yapayalnız kalmışım. Yürümeye vurmuşum kendimi, varacağım yeri bile bilmiyorum üstelik.”
DAHA AZ GÖSTER