“Her zaman yalnızız. Asla tek başımıza değiliz. Bir arkadaş grubunun ortasında bile, ayrıksı hissetmekten kaçamıyoruz; kilitli ve ışıksız bir odada bile, kendimizi dışarıda devam etmekte olan hayattan koparamıyoruz.
Bazı isti
DEVAMIsnalar var: sevgi ve ulvi birleşme anları; veya mutlak yalnızlığa ya da deliliğe uçtuğumuz zamanlar. Ama çoğunlukla, bu ikileme alışıyoruz. Hayatımızdaki çelişkiler yumağınının üstünü umursamazlıkla örtüyoruz. Çelişkiler orada kalıyor; görülmeden, duyulmadan, iyileşmeden.” L.M.Schulman
Kusursuz işlediği izlenimi veren bir dünyada, bu kusursuz çarkta ilerleyememek, takılmak, yaralanmak neleri getirir? Zeminini kaybeden bir insan bu sistemde nasıl varolur, var olabilir mi? Hayatın belkemiğinde duran aile, arkadaşlık, aşk, iş gibi kavramlarla istenilen bağı kuramamak nasıl bir histir? Ve bu zemin bir kere kaydığında, insan bir kere çevresini saran bu simülasyona yabancılaştığında, hayatı nasıl şekillenir, hayatı algılayışı nasıl değişir? Depersona, bu soruların cevaplarının sahnede aranmasıyla ortaya çıkmış bir araştırma projesi. Tiyatroya özgü olan unsurların bu araştırma için çok doğru araçlar olabileceğine olan inançla, çağdaş yabancılaşma kavramını bir tiyatro yapısı olarak kurgularken, klasik dramatik çatı ve aksiyon çizgisi kavramlarından ziyade, sahne kompozisyonuna ve fiziksel eylemlere odaklanıyor.
DAHA AZ GÖSTER