Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
Bir zamanlar çok uzaklarda bir kabile yaşıyormuş. Günlerini güle oynaya geçiriyorlarmış. Bi gün bu kabileye “bilgi” ziyarete gelmiş. Kabiledekiler bilgiye bayılmış. Onu baş tacı yapmışlar DEVAMI. Nereye gitseler, ne yapsalar bilgiyi de yanlarında götürüyorlarmış. Herkes bilgiden bir parça koparıp yanında onunla dolaşıyormuş. Ancak bir süre sonra bilgi ile vakit geçirirken “biz”lerini değil, “ben”lerini yanlarına almaya başlamışlar. –Bir tek ben varım- diye naralar atıyorlarmış. Fazla bilgiden sarhoş bile olamamışlar çünkü bedenlerini hep unutuyorlamış. Uzaklaşmışlar vücutlarına. Ama beden hep yanıbaşlarında olduğundan, ondan ne kadar kaçsalar da kalplerinin atışından hala burada olduğunu hissediyorlarmış. Kaçmaya başlamışlar. Bu tekinsizlikten korktukça daha hızlı koşmuşlar. Onlar kaçtıkça kalp daha da hızlı atıp varlığını –belki de içeriden bir yerden- hep hissettirmiş onlara. Kabiledekiler dağılmış. Kimi batıya gitmiş kimi doğuya, kimi kuzeye, kimi güneye. Yüzyıllar, bin yıllar sürmüş bu yolculuk. Yeniden tesadüfen bir araya geldiklerinde de birbirlerini başta tanıyamamışlar. Ama daha önce bir yerden hatırladıklarına da içten içe yemin ediyorlarmış. Bu halet-i ruhiye içinde ışık açılmış, oyun başlamış. Bildikleri ama hatırlayamadıkları bir oyunun içinde ne yapacaklarını önceden bilememenin tekinsizliğinde oyuna devam etmişler. Kalpleri yine çok hızlı atmaya başlamış. Bu kalp atışını duyanlar bir bir “biz”lerini de yanına alıp sahneyi sakince, kabulle terk etmiş. Geriye tortusunu bırakarak. Sahnede kalanlar ise çıkış kapısını arayarak helak olmuş. Hikaye bitmiş.
Sıla Erkan’ın yazıp yönettiği Çekil! İtme Beni oyunu bize en yabancı gelen insanlık hallerimizin bir postdramatik öyküsü. Seyirciyi, görmediğini sandığı, ama (masalın) aslında kendinde olanların ona ulaşmasına izin vermeye, serinliğin içimize akmasına müsade etmeye davet ediyor. DAHA AZ GÖSTER