“Çürümüş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda!”
Aziz William dört yüz yıl önce kulağımıza fısıldamış geçer akçe ‘nostradamusvari’ kehanetini. Yüzü kızardığından Danimarka demiş. Halbuki şimdi Danimarka her yer.
Yanmı
DEVAMIşız, yakılmışız. Tarihin kahpe romantizmiyle Rüştü Şardağ bestesinin içini, Emel Sayın ojeleriyle ‘corn flakes’leyerek imdad-ı vatan eylediğimizde, hep unutmuşuz sözün sahibinin Ümit Yaşar Oğuzcan olduğunu. Kırımdan kırıma gidip çürürken buradan çooook uzak bir memlekette, asla olmayan bir zamanda, sanmışız ki çürüyen şeyler sadece Danimarka krallığında. Avizelerin ışıttığı beyaz ekranlarımızda, portakal yiyip soba üstü elma kabuğu kızartmalarıyla “bunlar hep dış mihraklar” deyip “Bir Gece Ansızın Gelebilirim” arkası yarınlarıyla el ele üstünde oturmuşuz. Halbuki Aziz William hiç kesmemiş fısıltısını: “Çürümüş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda!”
Sonra…
… 1978, 1979, 1980,…2023…
“Bir Gece Ansızın Gelebilirim” hep gelmiş.
O bir gece ansızın gelenlere karşı, 1978’de bir aklı evvel neler yazmış neler:
“Bugün Dünya Tiyatro Günü’dür, şu dakikada yüzlerce sahnede her ulusun kendi dramı oynanıyor. İzninizle biz de yurdumuzda oynanan oyuna bir göz atalım. Ben perdeyi açıyorum. Sahne, Türkiye haritası yüzeyine yayılmış yaslı ana babalar, bir ağızdan, yitirdikleri gencecik yavrularının tabut kervanına ağıt yakmaktadır.
Perdeyi hemen bu acıklı görünüme kapatıyor ve sizlere soruyorum:
Gençler gençleri neden öldürüyor? Kardeş kardeşi neden öldürüyor? Gençler kendilerini neden öldürtüyorlar? İşte size şimdiye dek sahneye getirilmiş en acı konu. Ulus olarak bugün bizim en önemli sorunumuz bu. Bunun çözümünü düşünmek siz sayın seyircilerimize düşüyor. Siz ve bizler ki öldürenle kurbanını aramızda yetiştirdik, vuranla vurulanı bağrımızda besledik, ikisinden biri ya kardeşimiz, ya akrabamız, ya komşumuz, ya tanışımızın arkadaşı.
Şimdi bu sahnede soruyorum sizlere: Kardeşi kardeşe kim kırdırıyor?”
Muhsin ERTUĞRUL bu büyük soruyu, en tez zamanlarda, 1978’de tiyatro sahnesinden yekpare bir cür’etle sormuş.
Şimdi sıra bizde! Tatavla Sahne’de! Perdeci Usta’dan aldığımız cesaretle, belki de dünyada bir ilk olarak 26 Mart’ı 27 Mart’a bağlayan gecenin ilk dakikasında, 00:00’da “Çürümüş neler var Danimarka Krallığı’nda?” diye soruyoruz.
Gecenin karanlığında…
Bir gece ansızın gelenlere inat…
Korkmadan…
Ayrıca nereden bilebiliriz ki Ophelia’nın Ümit Yaşar’la bizi çağırmayacağını:
“Ya da unuturum kim olduğumu
Hatırlamam belki adımı bile
Belki de çıldırır, deli olurum
Sana kavuşmanın heyecaniyle”
Verdiğin cesaret için teşekkür ederiz Can Baba!
Bu sefer bir gece ansızın gelenler, en istediklerimiz, misafirlerimiz, seyircilerimiz…
Hiçbir manimiz yok, bu gece ansızın bize gelebilirsiniz!
DAHA AZ GÖSTER