Artur Palyga’nın TATO isimli oyunundan Türkiye’ye uyarlanarak sahneye konulan BABA, Anadolu’nun herhangi bir polis lojmanından, İstanbul’un küçük bir mahallesine, memur maaşıyla geçinilen ufak bir eve uzanıyor.
BABA; Hiç yaşa
DEVAMInmamış, kurulmasına bile müsaade edilmemiş bir baba/oğul ilişkisini, kendini bir erkeğin varlığına mahkum bırakarak televizyonun ve yemek tariflerinin içinde kendini kaybeden bir anneyi, eski bir sandığı, kontrplak bir dolabı ve tüm aileyi sarıp sarmalayan, giderek büyüyerek aile kavramını bütünüyle yutan kocaman bir küfün hikayesini, biraz da Zeki Müren’i anlatıyor. Babasının mezarına “Geçenlerde senden neden çekindiğimi sormuştun ya” diye soran Fatih’in tüm hayatı “Ben de sana ne cevap vereceğimi bilememiştim” diyerek devam ediyor. Ölümün bir son olmadığı, babalık ve erkeklik kavramlarının; kirli, yıkılmaya yüz tutmuş bir evin duvarlarındaki küf gibi, toplumun her yerine yayılarak, bireyin varlığını çürüttüğü bu sistemin içerisinde, aileyle, babayla, hatta doğrudan toplumla olan bir “hesaplaşamama” hikayesi bu. Ara Sahne tarafından uyarlanarak yeniden yazılan metin, varlığını dayatılanlarla korumaya çalışan herkesin hikayesini yer yer trajik, çoğu zaman da oldukça komik bir şekilde bize sunuyor.
DAHA AZ GÖSTER