Bu oyunda yakamoz yok, mehtap yok, romantik şiirler, kırmızı güller, kalpli balonlar, kırda el ele koşturmaca, kumsalda sarmaş dolaş güneşi batırmaca, ay ışığı altında serenat yapmaca yok.
"Seninle bir gün Gülen Gözler'i
DEVAMIizlesek ya" var. "Hatta aynı gün bir de korku filmi izleyelim. Ama ne olursun, film süresince elimi tut, beni yalnız bırakıp odadan gitme. İlle de gideceksen, gelirken çayın altını kıs da gel. Ama mutlaka geri gel, sensizken korkamam bile" var. "En olmadı, gece bültenini izleriz, oda olmadı televizyonu kırarız, birbirimizi izleriz, uykumuz gelirse sen esnersin, ben seni izlerim. Ben uyuklarım, sen beni çatallaşmış, uykulu sesimden öpersin" var.
"Senin için gökten yıldızları indiririm" yok. "Kendim için kumpir yaptım, ama gel birlikte yiyelim" var. "Gülüşüne öldüğüm" yok. "Trip atmalarına hayran olayım" var. Aşkın tanımı yok, çağrışımları yok, hatta hiç bilemeyiz ki; belki de "Aşk Yok" sadece "Heyecan Var".
Zaten aşk eski bir yalan... Aşk yepyeni bir yalan, her gün her gün söylenen. Seninle benim, bizimle onun arasında gidip gelen. Bitmeyen, tükenmeyen...
"Oyun işte tam burada başlıyor oyunumuz. Birbirinden eğlenceli kısa skeçlerle, birbirinden renkli karakterlerle ilişkileri anlatıyoruz. Hikayelerimizi dinlemeye doyamadığımız şarkılarla birleştiriyoruz. 'Aşk Yok, Heyecan Var' diyoruz. Ve başlıyoruz güldürmeye. İlk aşktan ayrılıklara, evlenme teklifinden boşanmalara, kadın erkek tartışmalarından kahkahaya, kavuşmalardan gözyaşına, oradan ver elini Yeşilçam'a kadar uzanıyoruz. Evet evet, o fakir ama gururlu çocuklar biziz. Sonra aşkı otobüslere bindiriyor, metrobüse aktarma yapıyoruz. E daha ne olsun, sizi de aşkın peşinde, katıla katıla gülmeye bekliyoruz.”
DAHA AZ GÖSTER