Sergi, Birsel'in çoğunlukla 2019 ve 2017 yıllarında ürettiği eserleri içerse de, 1995 yılında düzenlenen 4. İstanbul Bienali'nde Birsel'in gösterdiği bir enstelasyonunun yeniden yorumlanışı ile 2006 yılından bir resim serisini de sunuyor.
Birsel, izleyicinin dünyaya bir gezegen olarak ''yalıtılmış bir bakış'' atmasını öner
DEVAMIiyor. Ona göre ''sanatçı çözmez; ileride olabilecekleri hisseder ve görsel bir dünyadan işaret eder.'' Dünyamızın her anlamda bir karanlığa doğru sürüklendiğini ifade eden Birsel, ona bir an dışarıdan, uzaktan bakabilmenin; ileride bizi bekleyen karanlıkla baş edebilmek için tarihteki benzer düğümlerle nasıl yüzleşilmiş olunduğuna göz atmanın önemine işaret ediyor. Bütün yıpranma ve çöküşlerin ardından olduğu gibi, en baştan kendi bahçemize odaklanmaya, çuvalımızın içindekilerle bahçemizi yeniden düzenlemeye ve yeşertmeye başlamamızı öneriyor. Bunun için de hem çuvalımızın içindekileri, hem de bahçemizi yeniden tanımlamalı, iyimserlikle sebat etmeliyiz. Aydınlanma'yı mümkün kılan şartlardan, Antik Yunan'daki altüst oluşlardan ve kadim Mezopotamya destanlarından yola çıkıp, dehşetten umut devşirmenin yalnızca mümkün değil, aynı zamanda gerekli olduğunu ifade ediyor.
Birsel'in son dönem resimlerinin neredeyse tamamı, dışarıda bulunan manzaraları kat kat karanlık çerçevelerle kuşatıyor. Dışarısı aydınlık, renkli ve albenili gözüküyor. Ancak belli ki henüz dışarıya çıkılmış değil. Birsel, "Yalıtılmış Bir Bakış"ta dışarıyı işaret ediyor, ama hala içeride olduğumuzu hatırlatıyor.
"İşlerim ilk bakışta karışık bir bütünlük olarak görülebilir. Ama parçalar üzerinde biraz durulduğunda sanat anlayışımın daha net bir şekilde algılanacağını düşünüyorum.
Burası benim dünyam, burada olmaktan sonsuz derercede zevk duyuyor ve eğleniyorum. Zaten bir işi gerçekleştirirken eğlenmezsem, sıkılırsam, işi yapmamın, dahası, sanat yapmamın bir anlamı olmaz. İzlemesi zor, bazen de tabu olarak nitelendirilebilecek yerlere, konulara gönderme yapan işlerim var. Gerçekleştirdiğim çoğu iş bir acı, yırtılma, kırılma, umutsuzluk izi taşıyor olabilir. Dünyamız tozpembe değil, ama içimde hep bir umut, olumluluk barındırıyorum. Umutsuzlukların bizde bıraktığı izlere işaret ederek kendimi umuda ve aydınlığa taşıyorum. Belki de, dibe vurmak ve yeniden yükselmek içindir bu? İşlerimi önce kendim için yapıyorum. Sonra onunla duygu ve us alışverişini bir sergi ve/ya gösterim yoluyla paylaşıyorum. İşlerim kelimeler gibidirler. Görsel dilin kelimeleri bir araya geldiğinde cümleler kuruyor, söylemler üretiyorlar. Kişisel bir deneyimden yola çıkarak daha toplumsal bir yere eriştiklerine inanıyorum.”
DAHA AZ GÖSTER