Öykü Özsoy, sergi için hazırlanan kitapta genel çerçeveyi özetliyor:
“Gölgemizle yüzleşmek zordur. Yazar Ursula K. Le Guin’in tanımıyla “ruhumuzun öteki yüzü, bilinçli zihnin karanlık kardeşi” gölge, arasıra kendini göstermeye çalışsa da, onu duymamaya, görmemeye çalışırız. Yine de gölgemiz, kendini hatırlatmak için tetikte bek
DEVAMIler. Bilincimiz, uykunun yarı baygın haline kendini teslim ettiğinde ise, rüyalarımızın derinliğinden kendine yol açar. Bengü Karaduman, sanatsal üretiminde “gölge”nin peşindedir. Kendi gölgesiyle hesaplaşırken aynı zamanda toplumsal hafızada yer eden olayların ardına, en derinine, gölgede kalan, fark edilmeyen tarafına bakmayı, ortaya çıkarmayı arzular. Bu olayların yarattığı sosyal ve psikolojik titreşimleri irdeler ve unutulmasına, göz ardı edilmesine izin vermez.
Bengü Karaduman’ın yapıtları bağırmaz, ancak sessiz bir gücü vardır. İşlerinin anlatısında öncelikle kendisini irdeler ve bunu farklı medyalar aracılığıyla bize aktarır.
Yaşadığımız dünyanın baş döndürücü ve kontrol edilemez hızı içinde, bugünün insanının bir krizin ortasında olduğunu kabul edelim. Bir gelecek hayal edebilmek, bugüne tutunarak ve oradan geleceği şekillendirerek mümkün olabilir. Yerleşik olmak yerine göçebelik, ancak sadece “bir yerden diğerine hareket hali” olarak göçebelik değil; düşüncelerin, duyguların, inandığımız değerlerin de göçebeliği sonucu ortaya çıkan parçalı kimlikler, bunun yol açtığı hafızasızlık, ortak yapılardan kopuş, bireyin hayatında aldığı tüm kararları, hayat karşısındaki duruşunu da etkiler. Bengü Karaduman, belirsizlik dolu bu ortamda, yıkım, tekrar ayağa kalkma ve bu süreç içinde değişime uğrama döngüsünde; kendisini, bedenini ve ruhunun bulunduğu ortamı yeniden tanımlama ihtiyacıyla harekete geçer; etrafını gözlemleyerek topladığı ögeleri işler, bilinç ve bilinçdışının zamanlararası hareketini, gölgenin peşinden giderek animasyonlarında, desenlerinde işler. Sonrasında ne tepki vereceğimizi görmek için bize doğru fırlatır ve yankısını bekler.”
DAHA AZ GÖSTER