"Uzun"da süre’nin bir niceliği var – belli bir zamansal uzunlukta süren müzik sekansı – ama mekânsal olana da bir gönderme bulunmakta: uzun, bir cisimsel/mekânsal boyutu da belirtiyor.
"Uz", Asya Türkçesinde "usta olan" demek. Yine eski dilde "uzak", "bitmesi uzun zaman alan", "süresi uzun olan" anlamında.
"Hava"da i
DEVAMInsan sesinin müziği ile fiziksel öge olarak hava rastlaşıyor.
"Uzun hava" – uzayda olan bir sesin zamansallığı. Bir halk müziği türü olarak doğrudan (tanım itibarıyla) süre’yi, mekânı – tam da uzun bir süreyi ve mekânı – belirtiyor. "Uzun" sözcüğü, zaman ile uzay arasında gidip geliyor, zaman ile uzay arasında bir titreşim.
Bu titreşim insan sesinde edimselleşiyor. Titreşimin odağı bir insan sesi. Bu ses de ifâde ettiğine odaklı (bir bakıma mıhlanmış). Uzun hava’da, ifâdenin odağı, bir öznelliğin görünmez yeri ve zamanı: ifâde bir seslenme, bir yakarış tarzını alan bir hikâye parçası. İnsanî sesin titreşimi bu hikâyenin bütün görünmeyenini çağrıştırıyor: o öbür öznel yeri ve zamanı, "içsel uzunluğu".
Dış uzay ve zaman; içsel uzay ve zaman: uzun hava’da birinden diğerine sürekli geçiş var. Ses, "titreşen ses" – kırılgan gidişinde, doğru nağmeyi arayan her adımında sendelemeye yakın, yokluktan doğup yokluğa göçen. Ustalık, bu mucizevî hayatta kalışın anlık başarısında. Ozanların etrafında sezinlenen "ölüm yükü" bundan olsa gerek.
Ahmet Soysal
DAHA AZ GÖSTER