Dayatılmış dar kimlik ve cinsiyet politikalarına karşı geliştirilmiş portreleri ile dikkat çeken Özer Toraman, ‘Anatomy of Passion’ (Tutkunun Anatomisi) başlıklı üçüncü kişisel sergisiyle 15 Eylül–12 Ekim tarihleri arasında Pg Art Gallery’de izleyiciyle buluşuyor. Toraman cinsiyetçi konturlardan uzak figürleri ile erkek/kadın ikiliğinin d
DEVAMIışında bir tekilliği sorgularken, izleyiciyi, duygu, düşünce ve arzularıyla baş başa bırakarak, farklı bir bakış açısına davet ediyor.
Yapıtlarında masumiyeti simgeleyen açık pastel renkleri, özelikle mavi ve uçuk pembeyi tercih eden sanatçı, cinsiyetçi kategorizasyonun sınırları üzerine düşünürken, bu kavramları yeniden ele alarak iki cinsiyete ait olmayan melez figürler yaratıyor. Bu portrelerin kimileri nitelikleriyle dikkat çekerken, kimileri de bulanık imgeler olarak bilinç dışımızdaki farklı imgelere gönderme yapıyor.
‘Tutkunun Anatomisi’ başlıklı bu sergide Toraman, tutkunun yaşamımızdaki önemine dikkat çekiyor. Tutku, duygusal yaşamdan düşünce, davranış ve eyleme yansıyan, belirli sınır ve ölçü içerisinde kişiliği geliştiren, olgunlaştıran, yücelten önemli bir güçtür. Hem olumlu hem de olumsuz bir anlam barındırır. Tıpkı aşk ve nefret gibi.
İnsan yaşamında tutkunun yerini, rolünü, önemini sistemli bir biçimde inceleyen Descartes, Les Passion de L’ame adlı kitabında tutkuyu tanımlamış ve türlerini anlatmıştır. Descartes’e göre tutku, belirli nesnelere, kişilere, düşüncelere yönelmiş, güçlü ve sürekli bir duygudur. Aşırı duygulanım ve coşkularla sıkı bir bağlantısı vardır. Hegel ise tutkuyu bütün davranışların temel kaynağı olarak kabul etmiştir.
Özer Toraman insanın çifte varoluşunu vurgulayarak, kendi perspektifiyle parçalayıp birleştirdiği portre ve bedenler üzerinden tutkusunu sanata dönüştürüyor. Duyusal bir biçim altında olan gerçeğe, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayarak farklı bir bakış açısı getiriyor. Tinsel bir varlık olan insanı kendi hayal dünyası ile baş başa bırakıyor.
DAHA AZ GÖSTER