Meliha Sözeri'nin ilk kişisel sergisi izleyici ile buluşuyor. Kesintisiz bir kasılma, gevşeme, yayılma, toparlanma, ayrılma ve yeniden bir araya gelme süreci olan varoluşun ‘materia prima’sı, ilksel cevheri olarak “toz” sergiye adını veriyor. Sergiye hâkim olan tel malzeme, varlığın uçuculuğunu parlak bir ağ doku somutluğunda gözler önüne
DEVAMI seriyor. Metal pırıltıların, derin boşlukların üzerini dantel gibi örttüğü bu sergide yer alan yapıtlar, dil, ses, beden ve imge arasındaki kavramsal ilişkileri form ve malzeme aracılığıyla sorguluyor.
Her üretim; yeniden-üretimdir. Meliha Sözeri endüstri toplumunun yeniden üretim stratejisini ödünç alarak çalışıyor. Gündelik hayattan sıradan nesnelerin metal-tel malzemeyle, birebir ölçekte yapılmış replikaları “Toz” isimli serginin gövdesini oluşturuyor: Makyaj malzemeleri, boy aynası, dikiş makinesi, iç çamaşırları, elektrik süpürgesi... Fakat kullanılan yöntem ve malzeme, gündelik hayatta ‘içeri’yi, evin ve bedenin içini, dişil mahremiyeti, yakınlığı, cinselliği çağrıştıran bu nesnelerle aramızda eleştirel bir algı mesafesi açıyor: Sanatçı toplumsal ilişkilerin depolandığı bu nesneleri ideolojik yüklerinden arındırıyor. Bunu yapabilmek için de bir çeşit yeniden-üretim stratejisi geliştiriyor: Önce üç boyutlu nesneleri “açıyor.” Onları iki boyutlu kalıplara, şablonlara indirgiyor. Ardından, telden kesilen bu parçaları dikerek yeniden-birleştiriyor. Bu açılma-kapanma, gevşeme kasılma süreci, nesnenin içinde birikmiş anlamları vakumlarken, nesneyi yüzeye getiriyor. Makyaj malzemeleri ‘estetik tehdit’e, boy aynası ‘arayüz’e, elektrikli süpürge ‘vakum’a, piyano ‘gürültüye’ dönüşüyor.
Meliha Sözeri’nin heykellerindeki şeffaf, delikli tel malzemenin zahmeti, zarafeti, ritmi, saydamlığı, modülerliği, montaj ilkesi, ışığı tutuşu, dik duruşu, keskinliği serginin dokusunu, “tekstürünü” anlam alanını “tekstini” aynı anda oluşturuyor. Ortaya; boşluğun kısıtlanmasıyla belirginleşen hayaletvari hacimler, varlık ve yokluk arasında salınan, ardındaki boşluğu gözden sakınmayan “metal tozundan bir ten” çıkıyor.
Meliha Sözeri arzunun doğasını, heykellerin aydınlatılmış iç boşluklarını saran parlak bir ağ doku olarak görünür hale getiriyor. Arzuyu akışkanlığı, nöbetleri, döngüleri sırasında kıskıvrak yakalıyor. Dikiş yerleri belli, kat izleri ortada. Yıkanıp rastgele asılmış iç çamaşırları, tutkulu bedenlerin kokusunu ve sıcaklığını çoktan yitirmiş metal. Arzu onları terk ettiğinde arzu-nesnelerinden geriye, korkunç bir boşluk ve ürpermiş bir ten kalıyor. Basit bir çamaşırlık bir yas mekanına dönüşüyor. Asılan, mandallar yardımıyla bugüne tutturulan, teğellenen “kayıp keyfin anısı.”
Meliha Sözeri’nin ilk kişisel sergisi “Toz” eşikte birikiyor: Dünyanın bütünlük ve derinlik yanılsaması yaratan parlak yüzüne biraz daha yakından bakarak, incinmiş tenini fark etmemizi sağlıyor.
DAHA AZ GÖSTER