Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman
- Yerleştirme
- 06.09.2007
SİZ DE BEĞENİN
0 kullanıcı beğenisi ile 10 üzerinden 0.0 beğeni
Sergi Hakkında
İstanbul Modern, 6 Eylül’de açılan "Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" başlıklı yeni uluslararası sergisiyle çağdaş sanatı Türkiye’ye tanıtan İstanbul Bienali’nin 20 yıllık geçmişinden bir seçki sunuyor. 2 Aralık 2007 tarihine dek İstanbul Modern’in alt katında ve dış alanlarında sürecek olan sergide 42 sanatçının 50 yapıtı yer alıyor.
DEVAMI
Bienalin geçmişteki evrimini belgelediği gibi gelecekteki gelişimini ve olanaklarını da keşfetme fırsatı sunan "Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" sergisinde, geçmiş İstanbul bienallerinin küratörlerinin seçimiyle Türk ve uluslararası sanatçıların her bienali en iyi yansıtan yapıtları sergileniyor. Ayrıca, plazma ekranlarda, önceki bienal mekanları için özel olarak hazırlanmış yere özgü sanat yapıtları yer alıyor.
Bu yıl 20.yılını dolduran İstanbul Bienali ile eşzamanlı olarak gerçekleşen serginin eş-küratörlüğünü İstanbul Modern Direktörü David Elliott ve İstanbul Modern Başküratörü Rosa Martinez üstleniyor. Bu sergiyle hem sanat dünyasının son yirmi yıl içindeki hızlı gelişiminin İstanbul sanat çevresinin değişimine yansıması hem de genç Türk sanatçı kuşağının uluslararası güncel sanat çevresine katılma süreci gözler önüne seriliyor.
1987 yılında düzenlenen ilk İstanbul Bienali’nden bu yana 20 yıl geçti. İlk dönemdeki bienallerde, dünyanın dört bir yanından seçilen sanat yapıtları, kentin farklı köşelerindeki tarihsel mekânlarda, müzelerde ve kültür bölgelerinde sergilenmişti. Daha sonraki bienaller bir yandan bu yaklaşımı sürdürürken bir yandan da "sanat dışı" alanlara ve mekânlara uzanmanın yollarını aradılar. Tüm bu süreçte, Türk ve dünya güncel sanatının en iyi örneklerinden geniş bir yelpaze Türkiye’ye ve dünyaya sunuldu.
"Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" sergisini hazırlarken, İstanbul Modern, daha önceki bienalleri yönetmiş olan ve her biri aynı zamanda uluslararası platformda çalışan 8 Sanat Yönetmeninden (Beral Madra, Vasıf Kortun, René Block, Rosa Martinez, Paolo Colombo, Yuko Hasegawa, Dan Cameron, Charles Esche) düzenledikleri bienalin en ilham verici ve simgesel yapıtlarını belirlemelerini istedi. A.B.D., Almanya, İskoçya, İspanya, İtalya, Japonya ve Türkiye kökenli olan küratörler, günümüz kültürüne damgasını vuran birçok kilit sanatçının yapıtlarını bir araya getirerek çok renkli bir görünüm oluşturdular.
Sergi, İstanbul’daki sanat çevresinin değişimini ve bienallerin genel olarak bu değişimde oynadıkları rolü yansıtırken, her küratörün, kentle ve küratörlüğünü yaptıkları bienalle ilgili deneyimlerini ve gelecekteki bienallere ilişkin yorumlarını dile getirdiği yazıları sergi kataloğunda yer alıyor. Sergiye, Bienalin yirmi yıl içinde geçirdiği evrimi inceleyen ve geçmişten bugüne sanat yönetmenlerinin görüş ve eleştirilerine yer veren kapsamlı ve resimli bir katalog eşlik ediyor.
"Bienallerin Geleceği" başlıklı uluslararası sempozyum
Sergiyle bağlantılı ve 6 Eylül tarihindeki 10. İstanbul Bienali açılışıyla da eşgüdümlü olarak İstanbul Modern 7 ve 8 Eylül 2007 tarihlerinde, Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu’nda, AICA Türkiye’nin katkılarıyla uluslararası bir sempozyum düzenleniyor. Sponsorluğunu Garanti Bankası’nın üstlendiği sempozyumda, konuşmalar İngilizce, Türkçe’ye de anında çeviri gerçekleştiriliyor. İstanbul Bienallerinin tüm geçmiş yönetmenlerinin yanı sıra, 10. İstanbul Bienali’nin küratörü Hou Hanru’nun ve sergiye katılan bazı sanatçıların da katılacakları sempozyumda genel olarak Bienallerin özel olarak da İstanbul Bienali’nin geçmişi, bugünü ve geleceği tüm açılarıyla konuşulacak ve izleyicilerin sorularına da açık olacak.
Moderatörlüğünü İstanbul Modern Direktörü David Elliott’ın üstlendiği sempozyuma Selim Birsel, René Block, Dan Cameron, Hannah Collins, Paolo Colombo, Ayşe Erkmen, Charles Esche, Yuko Hasegawa, Hou Hanru, Vasıf Kortun, Beral Madra, Sarkis, Solmaz Shahbazi, Nedko Solakov, Magnus Wallin ve Xurban_collective konuşmacı olarak katılacaklar.
Sempozyumun ilk günü, küratörlerin, kendi bienallerine ve konu hakkındaki düşüncelerine ilişkin yapacakları kısa sunumların ardından, genel tartışma ile devam edecek. Genel olarak Bienallerin özel olarak da İstanbul Bienali’nin geçmişi, bugünü ve geleceği; Bienallerin kentle kurdukları ilişki; küreselleşmenin son dönemdeki etkileri ve sanat piyasasının hızla büyümesi karşısında Bienallerin değişen rolü gibi konular tartışılacak.
Sempozyumun ikinci gününde, davetli sanatçılar yapıtları hakkında kısa sunular yaptıktan sonra, Bienallerin gelişimlerindeki rolü üzerine yorumlarını dile getirecekler. Sanatçıların küratöryel olmayan bu farklı görüş ve düşünceleri, temel konulara son derece önemli katkılar sağlayacak. Sempozyum süresince; Bienallerin, diğer geniş kapsamlı sanat sergilerinden farkı, üstünlüğü nedir? Bienallerin dünya çapındaki rolü nedir – yerel ya da uluslararası düzeyde etkili olmaları, gerçekleştirildikleri yerle doğrudan ilgili mi? Bienallerle sanat fuarları arasındaki fark nedir? Küreselleşmek gelecekteki tek yol mudur? gibi sorulara yanıtlar aranacak ve tüm konuşmacıların katılacağı genel bir tartışmayla son bulacak.
Bazı yapıtlar İstanbul Modern için yeniden yaratılıyor.
Haluk Akakçe, Gardar Eide Einarsson, Ayşe Erkmen, Cildo Meireles, Sarkis, Serhat Kiraz, Sislej Xhafa gibi sanatçıların yapıtları, bu sergi için İstanbul Modern'de yeniden düzenleniyor. Haluk Akakçe, 1999 yılındaki İstanbul Bienali’nde yarattığı Arayan Bulur, Kapıyı Çalan Buyur Edilir başlıklı duvar resmini İstanbul Modern’in sergisi kapsamında tekrar yarattı. Gardar Eide Einarsson’un, son bienalde Beyoğlu’ndaki Deniz Palas’ın çatısında yer alan yapıtı, bu kez izleyicileri ve İstanbul’u, İstanbul Modern’in çatısından selamlıyor. Neon ışıklı bir tabeladan oluşan yapıt, tek bir anlama gelmeyen son derece sade bir vaatte bulunuyor ve bir kez daha İstanbul’a ve İstanbul sanat dünyasına: "Dünya Senin" diyor. Hiçbir kentin tek başına Çağdaş Sanat’ın merkezi olduğunu iddia edemediği bir dönemde, bu slogan, her kent kendisini merkeze yerleştirme hakkına sahip olduğunu ve İstanbul’un sanat konusunda kendi kendini yetkilendirmeye yönelik özlemlerini dile getiriyor.
2. Uluslararası İstanbul Bienali için, Aya İrini’nin Doğu yüzünde Geçmişe Tören başlıklı bir yerleştirme gerçekleştiren Ayşe Erkmen, bu kez, "Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" sergisi için İstanbul Modern’in dış duvar yazısını altın yaldızlı kumaşlarla kaplayacağı çalışmasıyla, hem düşünsel olarak Aya İrini’deki eserini sürdürecek hem de değişen zaman ve mekâna uygun yepyeni bir görsellik yaratıyor.
İzleyiciyi tümüyle duyusal bir tecrübeye sokan yerleştirmeler yaratan, uluslararası üne sahip bir kavramsal sanatçı olan Cildo Meireles, sergide, 8. İstanbul Bienali'nde yer alan Evsiz Ev adlı projesini yeniden üretti. Meireles, bienale, Beyoğlu Galatasaray Meydanı’nın dört farklı noktasına inşa ettiği dört mekândan oluşan çalışmasıyla katılmıştı. Bunların her biri, normal bir evin farklı bir işleve sahip odaları olarak düzenlenmişti: oturma odası, yatak odası, tuvalet ve mutfak. Evi özel bir mekândan çıkarıp kamusal alanın içine yerleştiren bir yapıt sunuyor Meireles. İstanbul Modern’in otopark alanında yeniden inşa edilen "odalar", bu kez farklı bir bağlamda yer alıyor ve farklı çağrışımlar yaratıyorlar. Evsiz Ev, 2003 yılındaki 8. İstanbul Bienali’nde sergilendi ve Dan Cameron bu yapıtı, sergisinin en çarpıcı yapıtlarından biri olarak seçti.
Sarkis, ise sergiye üç eseri ile katılıyor. 1987’de Mimar Sinan Hamamı’nda Raks başlıklı yerleştirmesiyle Ayasofya Hamamı’nda hem Sinan’ın mimarisiyle hem de fonksiyonuyla konuşan Sarkis, bu sergi için "göbektaşını" İstanbul Modern’de bir tür teatral replikasına dönüştürdü. 1995’teki 4. İstanbul Bienali’nde Pilav ve Tartışma Yeri başlıklı işiyle bir bienalin tüm sanatçılarının ve ziyaretçilerinin merkezi buluşma "Arena"sını oluşturan Sarkis, aynı çalışmayı 2007’de İstanbul Modern gibi alt yapısı lokantasıyla hazır olan bir müzede, aynı kamusal işleviyle, yeniden kurdu. Ayrıca Sarkis’in özel baskı portföyde yer alan ve özgün olarak 1995 yılında sergilenen arkalı önlü basılmış iki renkli ofset litografisi "Çaylak Sokak" da sergide yer alıyor.
Serhat Kiraz 1989 yılında Aya İrini’de gerçekleştirdiği Dinlerin Tanrısı, Tanrıların Dini başlıklı yapıtıyla, üç büyük dünya dininin tarihlerini ve işlevlerini sorguluyordu. Sanatçı bu sergide yapıtı İstanbul Modern’e taşıdı ve büyük ölçüde değişen zamana ve yeni mekâna yeniden uyarladı.
Arnavut sanatçı Sislej Xhafa’nın Zarif Hasta Otobüs’ü 2001 yılında gerçekleştirilmiş ve göç ve işsizlik gibi konuları sorgulamıştı. Bu sergide, pırıl pırıl parıldayan ve içinde motoru olmayan yolcu otobüsü, 5 Eylül akşamı gerçekleşen açılışın bir parçası olarak, müzenin yakınlarına kadar itilerek getirildi. Otobüs, sergi süresince otopark alanında yer almayı sürdürecek.
Çağdaş sanatın önemli ve aykırı isimleri
Son dönemin en çok tartışma yaratan sanatçılarından biri olan Shirin Neshat, sergiye, 1995 yılındaki 4. İstanbul Bienali’nde sergilenen ve René Block’un sergisinin en çok tepki çeken, ses getiren yapıtlarının başında yer alan Allah'ın Kadınları adlı yapıtıyla katılıyor. 4., 5. ve 8. İstanbul bienallerine katılan İran asıllı Amerikalı sanatçıyı dünya çapında bir anda üne kavuşturan Allah'ın Kadınları adlı fotoğraf dizisinde sanatçı, İran'da şehit olmaya aday devrimci kadın militanların görüntülerini, son derece şiirsel bir ifadeyi sert ve politik bir içerikle birleştirerek kullanıyor. 1979'da İran İslam Devrimi gerçekleşince, 17 yaşındayken eğitimini tamamlamak üzere gittiği ABD’de 1990 yılına kadar sürgünde yaşamak zorunda kalan Neshat 1979-1990 arasındaki dönemi Amerika'da geçirdikten sonra ülkesine döndüğünde, İslami rejim altındaki kamusal yaşamda kadının yerini sorgulamaya başladı ve 1993-97 yılları arasında ürettiği Allah'ın Kadınları başlıklı seride kadınların bedeni, metin ve politik eylem gibi konulara odaklandı.
Arte povera akımının öncülerinden ve çağdaş sanatın en önemli isimlerinden biri olan Michelangelo Pistoletto’nun 1967’den itibaren üzerinde çalıştığı ve 1987 versiyonunun gösterileceği Paçavraların Venüs’ü adlı yapıtı, serginin en önemli ve heyecan uyandırıcı yapıtlarından biri. Eski kıyafetlerden ve paçavralardan oluşmuş bir yığının önüne yerleştirilmiş bir "Afrodit" heykelinden oluşan yapıt, tüm dünyada konuşulmadan önce, dünya hâkimiyetinin batılı perspektiflerini ve merkez/çevre basmakalıplarını sorgulayan öncü bir yapıt olma özelliğini taşıyor.
Son dönemin en aykırı sanatçılarından biri olan Pipilotti Rist’in sergide yer alan çalışması, Rosa Martinez’in küratörlüğünü üstlendiği 5. Bienalin en ses getiren yapıtlarından biri olmuştu. Gencim, Atım, Köpeğim (1997) adlı yerleştirmede, İstanbul doğumlu Saadet Türköz "Atım, köpeğim gencim, erkeğim, kraliçem, kuğum" sözleriyle başlayan bir aşk şarkısı söylüyor. Pipilotti Rist’in yapıtı, popüler kültürün, video kliplerin estetiği ile kültürlerarasılık ve toplumsal cinsiyet gibi sert içerikleri bir araya getirmeyi ustalıkla başarıyor.
Benzer bir yaklaşımı, geçen bienalin en çarpıcı çalışmalarından biri olan, İngiliz sanatçı Phil Collins’in the world won’t listen (dünya dinlemiyor) adlı çalışmasında da görüyoruz. Üç bölümlü video projesinde, Collins, dünyanın çeşitli kentlerindeki insanları 1980’lerin pop grubu The Smiths’in aynı adı taşıyan albümündeki parçaların karaoke versiyonlarını söylemeye davet ediyor. İstanbul’daki dans kulüplerinde projesinin tanıtımını da yapan Collins, İstanbul’da, "bir geceliğine bambaşka biri olmayı dileyen herkesi, çekingenleri, tatminsizleri, kendini beğenmişleri" çağıran afişler yapıştırdı ve gönüllü katılımcı bulmakta hiç sıkıntı çekmedi. Bu yapıt, Türkiye’yi dünyanın geri kalanından yalıtılmış ya da gelenek ve geçmişin hayaletleri tarafından engellenmiş, kökten modernlik karşıtı bir ülke olarak gören Batı basmakalıplarına ve medya masallarına karşı güçlü bir panzehir işlevi görüyor.
DAHA AZ GÖSTER
Sergi Tarih Aralığı
Bu sergi sona ermiştir.