Artık bizim olmaktan çıkan kent, mekânlar ve o mekânları oluşturan nesnelerin birbirleriyle kurduğu anlam ilişkileri her geçen gün biraz daha dışımızda kalıyor, bizi temsil etmiyor, gündelik yaşamımızda kültürel bir süreklilik sağlamıyor, alışkanlıklarımızı hiçe sayıyor. Asıl önemlisi de kent farklı bakış açılarına olanak veren esnekliğin
DEVAMIden vazgeçiyor.
Sercan Apaydın, Versus Art Project’teki ikinci kişisel sergisi ‘Sahibinden’ de, ruhunu yitirmiş, egemen sistemin elinde oyuncak olmuş günümüz kentini konu ediniyor. Yönlendirici ve denetleyici mekanizmalardan başka hiçbir özelliği kalmamış olan kent, özneler-çoğulluğundan alınmış ve yöneticilere devredilmiştir. O, egemen sistemin malı, ‘Sahibinden’dir artık.
Önceki sergisinde kenti “Derin Boşluk” olarak niteleyen sanatçı, bu kez de yönetilme gereksiniminden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan; rant gruplarının elinde gelişmekte, yıkılmakta ve muktedirlere yararlı olacak biçimde ve yeniden yapılmakta olan kenti yapıtlarına taşıyor.
Sergide, içinde serilerin de bulunduğu, kendine özgü plastik dilinin öne çıktığı 40’ı aşkın yeni yapıtı sanat severlerle buluşuyor. Sergi, kentin üzerine önce “sahibinden” ilanının asıldığı, sonra da oradaki insanların “hiçleştiği” koşullarda ortaya çıkan imgeleri bir araya getiriyor.
Monotonlaşan, yüksek sağır duvarlarla kaplanan, yok olmuş peyzajları yapıtlarına taşıyan Sercan Apaydın sergisinde, bellek ve öznelerin de yok edildiği, figürlerin sahneden çekildiği görüntülerin izini sürüyor.
‘Öznenin yaşama tutunması bir kentin yeniden özneler-çoğulluğuna kavuşturulma çabası değil midir? O halde Sercan Apaydın’ın yapıtlarında belki de ilk göreceğimiz şey şu olmalı: Öznenin, kendi yaşamına uygun olmayan bir ortamda, mucizevi bir “dönüş” ile kendi şiirini, yani kendi özgün üretimini oluşturması… O “sinir bozucu boşluk” içinde, o boğucu peyzajlar arasında, esaslı bir direniş sayılmaz mı bu?’ -Emre Zeytinoğlu
DAHA AZ GÖSTER