Sergi, video, yağlı boya, kolaj, heykel, yerleştirme ve fotoğraf gibi farklı medyaları kullanan sanatçıların işlerini birbirleriyle temas ettirecek ve bir “anlamlar epidemiği” olan HIV/AIDS’i deşifre etmeyi amaçlayacak.
1980’lerde ortaya çıktığına inanılan AIDS kısa sürede ölümcül, global bir epidemik haline gelir. Yaygın bulaş
DEVAMIma yolları düşünüldüğünde tüm dünyada muhafazakar seslerin yükselişine, hastalığın marjinalleşmesine sebep olur.
Kuzey Amerika’da salgına sessiz kalan Reagan yönetimine karşı seslerini duyurmak ve ölen arkadaşlarının yaslarını tutmak için aktivistler ve sanatçılar omuz omuza verir. Kitleleri ayırması beklenen bulaşıcı hastalık onları birleştirir ve bu sayede günümüzde AIDS sanatı başlı başına bir sanat tarihi dönemini ve sanatın demokratikleşmeyi deneyen pratiklerini ifade etmek için kullanılır hale gelir. AIDS, dönemin teorilere boğulmuş çağdaş sanatını kişiselleştirir, politikleştirir; sanat nesnesi bir bedene, o beden de paylaşılıp dağılan ve galeriden çıkan ideolojik bir virüse dönüşür.
Türkiye’deki ilk medyatik AIDS vakası olan Mürteza Elgin’den bu yana HIV/AIDS kamuoyunda yalnızca skandallarla anılır; HIV enfeksiyon oranı hızla artarken, virüs bir tabu olarak kalmaya ve damgalanma sebebi olmaya devam eder. Virüse kolektif bir yüz tanımlamak isteyen, ‘temiz’ ötekini korumakla ilgilenmeyen “Pozitif Alan” adını görsel kompozisyonun ana odak noktasını nitelemek için kullanılan terimden alarak izleyicinin içine girmesini ister ve izleyiciye negatif alan sunmaya karşı çıkar. Sanat işlerini birbirleriyle karıştırır, arka planlarını öne çıkarır ve görülen her şeyi özneleştirir. Zira Albert Camus’nün dediği gibi, “Veba hayattır” ve “kimse, hiç kimse ondan muaf değildir.”
“Pozitif Alan”, kaydeden, ayrıştıran, kabul eden, reddeden, bulaşan ve yayılan öznel bedenlerin karşısında ideolojik ve medikal bedeni, görünürlük ve damgalanma, kurban ve suçlu halleri, haz ve hastalık gibi HIV/AIDS’le doğrudan ilişkilenen konuları tartışmaya açar. Sergi “pozitif olmayı” olumluyor olsa da, AIDS’i bir “metafor” olarak görme hakkını da elinde tutar. Bulaştığı hücreyi yok etmeyen, onu savunmasız hale getiren baskılanmamış HIV, eril tahakkümün, biyoiktidarın pratiklerini de hatırlatır. “Pozitif Alan”, bu pratiklere karşı yeni bulaşma teknolojileri arar.
DAHA AZ GÖSTER