Ida Tursic & Wilfried Mille’nin işleriyle bir yazarın edebiyata ithafen kaleme alabileceği aşk mektupları arasında şaşırtıcı ama bir o kadar da su götürmez bir analoji vardır. İda Tursic & Wilfried Mille, resim sanatının tarihine, belli başlı türlerine ve kurgulama sırlarına odaklanarak resim sanatını kutlar; ona övgüler yağdırırlar.
DEVAMI
İkilinin resimleri, Rönesans’tan geç 20.yy’a, Raphael’in “Tempi Madonna”sından Cézanne’ın manzara resimlerine, Manet’nin janr resimlerinden Christopher Wool’un soyut tablolarına göndermelerle doludur. İkili işlerinde kendilerine ait sanatsal sorumluluğu hiç unutmadan, tutkudan eleştirel bir mesafeye uzanan çok geniş bir yelpazede birbirinden farklı duyguları ve düşünceleri ele alırlar.
2000 yılında, yani sanatçı ikilisi olarak çalışmaya başladıkları andan itibaren İda Tursic & Wilfried Mille’nin işlerinin en önemli özelliği, imaj kompozisyonlarından oluşmalarıdır. Dergilerden, filmlerden, internetten ve sanat kitaplarından aldıkları imajlar son derece çarpıcı kişisel bir koleksiyon oluşturur. Yağlı boyayla ustalıkla boyanan bu imajlara bir de ek bir transparan gümüş kat eklenince bambaşka bir tasvir boyutuna geçerler. Bu resimler nihai halleriyle hem estetik hem eleştirel bir derinlik taşırlar.
Maddesel dünyadan ruhani dünyaya geçen pin-up’lar, çiçekler, bir David Hockney portresi, Michelangelo Antonioni'nin “Blow Up” işindeki İngiliz bahçesi ya da beşamel soslu makarna yapan bir Lindsay Lohan imajı; kanvasın üzerinde çok çeşitli renklerle ya tamamen boyanır ya da fırça darbeleri, izler ve benzeri lekelerle kısmen kapatılır. Ida Tursic & Wilfried Mille, Andy Warhol tarzı bir pop art ruhuyla sakladıkları ya da tamamen yok ettikleri bu figüratif desenler yoluyla güncel medya imajlarının nasıl bir anda varolup, aynı anda yok olduklarına yani bir anlamda beyhudeliklerine gönderme yaparlar.
Resimlerin resimleri diye tanımlayabileceğimiz bu işler galerinin tüm katlarına yayılarak ilk bakışta dünyaya açılan bir pencere, bir evren oluştururlar. Bodrum katında, ahşap üzerine yağlı boya ile yapılmış olan Melankolik Gün Batımı adlı bu sergiye de adını veren muhteşem formlu bir iş yer alır. Rokoko tarzı bir manzara resmi olan bu eser, çağdaş bir romantizme sahiptir. Büyük boya lekeleriyle bezenmiş bu iş üretilirken tüketilen düzinelerce bira şişesi ve sigara izmariti bilinçli olarak çerçevenin üst kısmına yerleştirilmiştir.
Ida Tursic & Wilfried Mille'nin işlerinde sürekli ön plana çıkan unsur, kurgu süreçlerinin bu işlere olan katılımıdır. İkili bu yolla, kendi renk paletlerini, fırça hareketlerini ve gereken etkileşimi ortaya sermek ister gibidirler. Soyutlama içeren bu ek katman, kaza ve şansın rollerini de kapsayan bir özgürlük alanı yaratır –resim sanatına ve yaratıcı eyleme bir övgü niteliği taşır.
Melankolik Gün Batımı 1950'lerde «pin-up kraliçesi» olarak tanınan Bettie Page’e gönderme yapan beş iş içerir. Bu işlerde Page ya tamamen ya kısmen boyalıdır– asla tam olarak çıplak ya da erotik bir halde gösterilmez. Bu işlerden biri soyut dışavurumcu tarzı ve katmanların varlığıyla çağdaş sanatçı Albert Oehlen’in işlerini çağrıştırırken, bir diğeri yüzey / derinlik ve temsiliyet / soyutlama arasında ki gerilimle Christopher Wool’un tarzını anımsatır.
Ida Tursic & Wilfried Mille sık sık gün batımı ve yangın gibi bir başı ve bir sonu olan hadiseleri ele alırlar ve bunların metamorfik özellikleri sayesinde bir anda görünüp aynı anda gözden kaybolan medya imajlarına göndermeler yaparlar. İkili bu son sergide Hieronymus Bosch’un The Temptation of Saint Anthony adlı eserinde yer alan cehennem ateşini üç dikey resmin bulunduğu bir odada yine resmin resmi olgusuna övgü yapmak amacıyla kullanır. Bahsi geçen cehennem ateşi, işlerden birinde bariz olarak resmedilirken diğer iki işte silik olarak yer alır. İlk dönem Flaman resim akımının bir örneği olan Bosch tablosunda yer alan bu din temalı sahne böylece soyut dışavurumculuğun adeta patladığı iki soyut versiyonuyla ortaya çıkar. Bu muhteşem üç işin merkezinde ahşabın üzerine yerleştirilen devasa boyutta çok etkileyici bir boya lekesi yer alır.
Biçimlendirilmiş resimler, Ida Tursic & Wilfried Mille’nin son dönem işlerinde önemli bir yer tutarlar. Galerinin son katında gösterilen Francis Picabia’nın bir çiziminden esinlenerek yaratılan “Exposition” adlı enstalasyonda çıplak şekilde çiçek toplayan bir kız çocuğuna arkadan bakan bir köpek resmedilmiştir. Bu iş, provokatif, mizahi, röntgenci / dikizci yönleriyle Marcel Duchamp’ın başyapıtı sayılan “Étant donnés: 1° la chute d'eau 2° le gaz d'éclairage…”, adlı işini çağrıştırır. Duchamp’ın eserinden ayrıştığı detay ise, bu işte kadının üst bedeninin yerine hem metodolojik hem gelişigüzel şekilde renk renk boyalar kullanılarak oluşturulan bir kaosun varlığıdır.
Ida Tursic & Wilfried Mille’nin işlerinde yer alan tüm bu başkalaşımlar –ki bu işleri “metafiziksel resim” diye adlandırabiliriz– ikilinin açık fikirli ve nitelik içeren yaklaşımlarının yanı sıra dünyaya sunmak istedikleri vizyonlarını da ortaya koyar. Ida Tursic & Wilfried Mille'nin karmaşık ve kendilerine has bir tarzları vardır ve işlerinde son sözü daima onlar için tartışmasız baş kahraman olan resme bırakırlar. Gerçeğin, tasvirciliğin ve soyutlamanın bir arada olduğu bu başkalaşımlar, mitolojik olmasalar da, ünlü Romalı şair Ovid’in dünyanın sürekli bir dönüşüm içinde olduğunu anlatan “Metamorphoses / Dönüşümler” adlı öyküsel şiir türünde edebi şaheseriyle aynı ruha sahiptir.
DAHA AZ GÖSTER