Neredeyse kusursuz saydamlıktan tam matlığa kadar farklı özellikler taşıyan kristaller sanattan büyüye, teknolojiden şifacılığa pek çok alanda kullanılır. Bilim insanları, canlı olmasalar da kristallerin genellikle “büyüdüklerini” tarif etmiştir. Yaşayan pek çok organizma, kristal üretebilir. Eski kültürlerde kristaller ve mineraller duyu
DEVAMIları olan varlıklar gibi görülmüş, canlı ve canlı olmayan, organik ve inorganik madde arasındaki geçirgen sınırlar için mükemmel bir metafor olmuştur. Kristalleri ve canlı maddelerini çıkış noktası olarak alan Kristal Berraklığı başlıklı sergi, sembolik kullanımların ötesine geçiyor. Sanatsal, küratöryel ve kurumsal çalışmaların üretim, sergileme ve geri dönüşüm süreçlerindeki çok çeşitli ilişkilerle sınırlı bir ekosistem yaratmayı hedefliyor.
Kristal Berraklığı, katılan tüm sanatçılarla iş birliği içinde sürdürülebilir küratöryel pratikler ve ekoloji üzerine düşünmenin ötesinde sergi sürecinde karbon ayak izini azaltmaya yönelik ilkeleri harekete geçiren metot ve araçlar kullanıyor: Yapıtların yerel ve iş birliğine dayalı üretimi, yaratıcı geri dönüşüm stratejileri ve tüm katılımcıların son derece az seyahat etmesi gibi.
Covid-19 pandemisinden önce tasarlanan proje, halihazırda sergi üretimi stratejik değişim modelleri geliştiriyordu. Kristallerin mükemmel olmayan, bozulmuş şeffaflıkları ve toprağın matlığı ile ilgilenen serginin, Covid öncesi dönemi iki kitaptan fikirlerle eleştirel olarak kesişti: Bruno Latour’un “Down to Earth” ve Byung-Chul Han’ın “Şeffaflık Toplumu”. Bugün herkes her şey hakkında bilgi edinebilir. Her şey—ve herkes—şeffaf, örtüsüz ve ifşa edilmiş durumdadır. Ne var ki şeffaflığın karanlık bir tarafı da vardır ve biz farkına bile varmadan matlığa dönüşebilir.
Fakat pandemi başta sorduğumuz pek çok soruyu değiştirdi ve dönüştürdü, bu da büyük ölçekte kamusal tartışmalara, yeni perspektiflere ve bakış açılarına yansıdı. Bugünün Covid şartlarında Kristal Berraklığı, kristallerin ışığında sanatçılara bu kavramlarla ve çevremizin bugünkü diğer değişimleriyle ilişkilenme imkânı tanıyor.
Elena Sorokina küratörlüğünde düzenlenen sergi, Sammy Baloji, Minia Biabiany, Katinka Bock, Bianca Bondi, Gaelle Choisne, Kıymet Daştan Elmas Deniz, Sinem Dişli, Gluklya (Natalia Pershina-Yakimanskaya), Deniz Gül, Ilana Halperin, Gülsün Karamustafa, Yazan Khalili, Paul Maheke, Şener Özmen, İz Öztat, Hale Tenger, Güneş Terkol, Berkay Tuncay ve Adrien Vescovi’nin eserlerine yer veriyor.
DAHA AZ GÖSTER