Başlangıç ve Bitiş
(Hayat)
İki nokta arasında katedilen mesafe, yani ölçülebilir uzam; bize hesaplanabilir, kanıtlanabilir ve hatta şahit olunabilir bir hikaye yazılmasını sağlar. Uzay boşluğunda tek bir nokta şüphesiz biriciktir ancak tam da bu sebeple tek başına “biricikliği” çok anlamlı değildir. Çünkü sonsuz uzayın her
DEVAMI bir köşesini bu biricik noktalar kaplamıştır. Ancak iki nokta arasından geçen çizgi sayesinde meydana gelen bu kavuşum, noktayı kendi kapladığı alandan kurtarır, kendi bağlamından koparır ve onu “durumdan” çıkarıp ender bulunur bir “sürece” dönüştürür. Ardından çizginin üzerine ağırlık gibi oturan derinlik, baskı kurarak çizgiyi üçüncü boyuta taşır. Sonsuz noktalardan oluşan uzayda açılan bu kesik artık zamanla büyüyerek bir yarığa dönüşecektir.
Kesiğin üzerinden geçen “zaman” önceleri çukura doğru akar, dip noktasına eriştiğinde derinleşir. Böylece birikerek çukura dolmaya başlar. Yavaş yavaş her yeri kaplar, yokuş yukarı tırmanarak yükselir, hafifler ve nihayet sonuca; yani en başta seçilen her iki noktaya da ulaşarak pürüzsüz bir yüzey oluşturur. Süreç sona ermiş, yarık dolmuş, kesik kapanmış ve döngü tamamlanmıştır.
Ağız ve Göz
(Yüz)
Yüz tüm bu hikayenin tamamının resmidir. Düşünerek, karar vererek ve eylemi gerçekleştirerek asıl işi yapan her bir emekçiyi (hücreyi) görünmez kılar, her birinin yerine gören ve görünür olan, mutlak monarşi uygulayan sistemdeki en büyük otoritedir. Tüm ağırlığı taşıyan, çileli ayakların ve emektar kasların her zaman yerden yüksekte tuttuğu hükümdarın karşılama salonudur. Bu salonda çukurlar görüp duyar, kesik konuşur. Kavramın oluştuğu arka odanın tüm pencereleri ve kapıları bu cepheden ışık alır. İçeriye nüfuz eden tüm moleküller döngüyü tamamlayıp eyleme, sese, söze ve bakışa dönüşür.
Doğum ve Defin
(Beden)
İnsanlığın dünya üzerindeki varoluşu boyunca törenlerle ritüellere dönüşen, farklı coğrafyalarda yaşamış değişken kültürlerde şüphesiz her daim karşılaştığımız bu iki kavram da aynı kesik sayesinde gerçekleşir. O derin karanlığın içinden geldiğimiz gibi o derin karanlığa geri döneriz.* Katettiğimiz yol, iki nokta arasındaki mesafedir. Çizginin aldığı yol güneşin doğuşuyla veya ayın geceden geceye değişen yüzüyle hesaplanır. Hayat çukuru doldurur. Beden çilesini tamamlar. Çizgi ikinci noktaya eriştiğinde artık her şey bir bütün ve mükemmeldir. Böylece bu kavuşum anlam kazanabilir; gün geceye, biriken anlar hafızaya, beden toprağa, doğum ise define döner.
DAHA AZ GÖSTER