Yaşayan bir organizma olarak kent, kültürel, politik, cinsel, tarihsel, sosyal vb. gibi verilerle sürekli yeniden kurulan, devingen bir yapı arz eder. Bu yapının analizi üzerine kurulu olan İzler_ken/t başlıklı bu sergi, bir yandan kent, gündelik yaşam, birey ve bunların ilişkilerine odaklanırken bir yandan da izlenim ve iz mefhumlarının
DEVAMIortaya çıkardığı duygu-durum titreşimlerinin resim karşılıklarını sunmaktadır. Serginin odağında yer alan kent ve etkileri meselesi; bir tür göze seslenen öyküleme, yani sanatçının yapıtları aracılığıyla görselleştirdiği anlatı olarak, görünen dünya ile duyumsanan gerçekliğin çatışkısı üzerine kuruludur. Bir sentezin sanatsal ifadesi olan bu çatışkı ise kent yaşamına dair sanatçı anlağında ortaya çıkan tespitlerden oluşan, akıl ile duyunun bireşimidir.
Beşir Bayar, gerek içine doğduğu kültürel coğrafyayı, gerekse dönem dönem yaşadığı ya da ziyaret ettiği kentleri ve bunların önüne çıkardığı değişkenleri sanatına konu edinir. Sanatçı yaşadığı kenti ve içinde süregiden gündelik hayatı, kazıp anlamaya çalışan bir arkeolog gibi davranır. Bu bağlamada Bayar’ın eserlerinde karşı karşıya kalınan çok katmalı yapı resim içinde resim olma durumu arz eder. Her resmin öyküsünü bahsi geçen örüntünün içine iliştirdiği göstergeye bağlar sanatçı. Öyle ki Beşir Bayar’ın resimlerinde rastlanılan elektrikli soba, varil, kazan, sandalye, tavla zarı, mukavva kutu, çekiç, piknik tüp, briket, gözlük, TV vb. gibi detaylar, gizil bir evrenin, insanı kuşatan ve ona roller dağıtan bir sistemin varlığını fısıldayan ayrıntılardır. Öte yandan deniz fenerine dönüşen fabrika bacası, meydan anıtları ve/veya kuleleri gibi dikey formlar, büyüdükçe görünmez olup kent dokusu içinde kaybolan unsurlar olarak kendi vazifeleri dışında bir gerçekliğe tutunurlar.
Sonuç olarak özetleyecek olursak; dil ve söylem yöntemini bir tür ayrıştırma ve birleştirme edimi üzerine kurmuş olan Bayar, olayı ve zamanı sabite uğrattığı tuvallerinde, anlatıyı resim yüzeyine eklediği imlere ve simgelere yükler. Bu işaretçiler çok kültürlülüğü ve çok katmanlılığı da bünyesinde barındıran, anlamı neredeyse yüzeyden taşan, o an’ın yönetimini deşifre etmek adına resmi medyuma dönüştüren göstergelerdir. Yukarıda bazılarına değinilen görsel imgeler, kültürel aidiyet meselesinin minör bir yansımasına dönüştüğü oranda yapıtın anlam yelpazesini genişleterek üzerine söylenebilecek olanları çeşitlendirir. Sentez mekan kavrayışı üzerine inşa edilen bu resimler, Sartre’ın bahsettiği mekanın insan bilicinde zaman mefhumunun önüne geçtiği bir değişime benzer olarak kentin bellekte bıraktığı güçlü izleri işaret eder. Bu izlerin sanatçının resimlerine konu teşkil etmesi ve onunla hesaplaşma dürtüsünün ortaya çıkması anlaşılır durmaktadır.
DAHA AZ GÖSTER