Didem Yağcı çalışmalarında, felsefi ve sanatsal anlamda edindiği farklı bakış açılarını kendi geliştirdiği özgün teknik ve malzeme kullanımı ile dönüştürüp yenilikçi ve yaratıcı formlar meydana getirirken, görsel kompozisyon ve renk dengesi arasındaki ilişkiye özel bir önem vermektedir. Bu yaklaşımıyla sanatçı, resim sanatının algısının g
DEVAMIeleneksel yollarını değiştirmeyi amaçlar. Sanatçının çalışmaları, insanı diğer canlı ve cansız varlıklardan ayıran varoluşa ait tek ve en önemli farklılık olan “DUYGU DENEYİMİ”nin altında yatan nedenlere sorgu yapar. Yapıtlarında, varlığımızın evrensel gerçekliğini vurgulamak için, metaforik özne olarak konumlandırdığı izleyiciye kavramsal bir bakış açısı sunar.
Sanatçının eserleri ile ilgili sanat tarihçisi ve eleştirmeni Assoc Prof. Marcus Graf şu yorumu yapıyor: ‘’Didem Yağcı, kompozisyonlarında renklerin yanı sıra, kumaşlar, eski kitap sayfaları ile geleneksel keçeyi birarada kullanıyor. Didem Yağcı’nın yapıtları, böylece görsel güzelliğin çok ötesine geçiyor keza içeriğindeki figüratif kompozisyonlar, insan olmaktan kaynaklı varoluşsal meseleleri de eleştirel bir gözle yeniden sorgulatıyor.
Didem Yağcı’nın çalışmalarının en güçlü faktörü, işlerin içerisinde yaratmış olduğu fragmantasyondur. Didem Yağcı, çalışmalarında sanatsal ifadesini tam olarak nerede keseceğini, nerede izleyici tarafından tamamlanacak şekilde alanlar ve formlar oluşturması gerektiğini gerçekten iyi biliyor.
Sanatçının eserleri, biçimsel yapısı bozundurulmuş farklı parçaların biraraya gelerek kendi içinde bütünleşip ana yapıyı ortaya çıkaran karakterinden dolayı, herkesin olabildiğince renkli, dinamik ve dışavurumsal olmaya çalıştığı popülist görüşlü kültürümüze ciddi bir alternatif de oluşturuyor. O, yapıtlarında seyirciye nefes almak ve hikayenin içine zihinsel olarak girebilmek için alan yaratıyor. İşte bu sayede, sanatçıya ait çalışmalar, popüler olan diğer görülmüş yaklaşımların ve salt görsel güzelliğin ötesine geçiyor, zira seyircinin etkin rol alarak bilfiil katılmasını ve hikayeyi tamamlamasını bekliyor.
Didem Yağcı’nın eserlerinin hakiki anlamı, kağıtlar, renkler ile dokumalar arasında saklanmış, gizli zihinsel boşluklar doldurulararak keşfedilebilir. Yapıtların içeriğindeki figüratif kompozisyonlar, insan olmaktan kaynaklı varoluşsal meseleleri de eleştirel bir gözle yeniden sorgulatıyor. Sanatçı, gündelik hayatımızın ezici etkisi içindeki insan (kadın) varoluşunun muhtelif yanlarını ele alabilmeyi iyi başarıyor.’’
Sanatçı ‘’İÇSEL TEMAS’’ adını verdiği son serisinde, seyirciyi iç benliğine yolculuğa davet ediyor. Şems-i Tebrizi’nin dediği gibi “Ne yöne gidersen git, çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.”
İnsan, varoluşundan bu yana ihtiyaçlarını gidermek için çevresi ile temas kurar. Ben ile Ben arasındaki gerçekleşen temasta, kişi, kendi özü ile bağlantı kurar. Burada sonsuz bir şeffaflık ve geçirgenlik mevcuttur, herhangi bir sınırdan bahsedilemez. Bu, varlığın tekamülü için kendi özüne yaptığı, haritası olmayan bir yolculuktur. Yüksek benliğimizin keşfidir, başka bir deyişle, insanın kendi kitabını sessizce okumasıdır. Bireyin kendi iç dünyası ile iletişimi; varlığını düşünmesi, hayal kurması, iç dünyasında gözlem yapması, ihtiyaçlarının, değerlerinin, tutum, davranış ve yeteneklerinin farkına varması ve zihninde beliren sorulara cevaplar aramasıdır. Bilgeliğe giden bu yol kimi zaman sancılı , kimi zaman huzurludur. Zaaflar, arzular, hırslar, hatalar vs. ile dolu bir hayata dair yüzler, statüler, sıfatlar insanın içine giden bu uzun yolda taşınmayı imkansız hale getirir ve çözülme başlar… Kendi içine yolculuk eden, ÖZ’üyle bağlantı yaşayan kişi için artık varlık ve kâinatı kendi hakikatlerine uygun olarak değerlendireceği bir farkındalık gerçekleşmiştir. Başka bir deyişle; kişi, an itibariyle tekamül etmiştir.
Didem Yağcı’nın solo sergisi 19 Haziran 2016’ya değin Galeri İlayda’da sanatseverlerle buluşacak.
DAHA AZ GÖSTER