İstanbul Modern, çağdaş sanatın uluslararası alandaki önemli isimlerinden Kutluğ Ataman’ın Türkiye’deki ilk retrospektifini sunuyor. İçimdeki Düşman başlıklı sergi sanatçının kariyerinde kilometre taşı olmuş video enstalasyonlarını bir araya getiriyor.
Kutluğ Ataman, çağdaş sanat alanındaki ilk büyük çıkışını 1997 yılında katıl
DEVAMIdığı Uluslararası İstanbul Bienali ile yaptı. Sanatçı bundan sonra kariyerini uluslararası alanda gösterdiği başarılar ve dünyanın sayılı müze ve bienallerinde düzenlediği sergilerle geliştirdi. Aldığı büyük ödüller, hakkında çıkan kitaplar, çalışmalarındaki sosyal ve politik duyarlılık Türkiye sanat ortamında da kendisine haklı bir ün ve tanınırlık kazandırdı. Ancak Ataman bugüne kadar Türkiye’de çok az sayıda çalışmasını sergiledi. İçimdeki Düşman, İstanbul doğumlu sanatçının 13 yıllık uluslararası kariyerinin ardından eve dönüşünü kutlayan bir orta kariyer sergisi olarak hazırlandı.
İçimdeki Düşman’da sanatçının 11 önemli çalışması yer alacak: Peruk Takan Kadınlar (1999), Ruhuma Asla (2001), Bu Bir Fasit Daire (2002), 99 Ad (2002), Veronica Read’in 4 Mevsimi (2002), Stefan’ın Odası (2004), Tanıklık (2006), Cennet (2006), Türk Lokumu (2007) ve fff (2006-9). Bunlardan başka, Thomas Dane Gallery ve 29. São Paulo Bienali 2010 tarafından desteklenen Dilenciler (2010) adlı yeni ve önemli bir çalışma Avrupa’da ilk kez izleyicilere sunulacak.
Serginin küratörlüğünü İstanbul Modern Şef Küratörü Levent Çalıkoğlu yapıyor.
Kutluğ Ataman’ın Sanatı Hakkında:
Kutluğ Ataman, video ve film çalışmalarında marjinal bireylerin yaşamlarını konu ediniyor. Filmlerine merkez aldığı kişiler saplantılarını, mikro ve makro iktidar ile kurdukları ilişkileri, bilinçaltı sorunlarını ya da cinselliklerini açık sözlülükle dile getiriyor, ifşa ediyorlar. Ataman çalışmalarında bu bireyleri tercih etme nedenini şöyle açıklıyor: “Benim yaptığım, bu insanları gösterip işi şova dönüştürmek değil. Beni o kişiyle çalışmaya iten tek neden, onda kendimi görmem oluyor.”
Sanatçı, çoğunlukla belgesel izlenimi sunan çalışmalarında gerçek ile kurgu arasında gidip gelen bir anlatımı tercih ediyor. Bireylerin, anlattıkları hikâyeler ile kimliklerini nasıl dışavurduklarını, buna karşılık her anlatımda kimliklerini nasıl yıkıp yeniden inşa ettiklerini sorunsallaştırıyor.
Ataman, bireyi merkeze koyan çalışmalarıyla kimlik politikalarının genelleyici yapısına bir alternatif sunarken, tarih yazımı, toplumsal/kişisel kimlik, bellek, çoğulluk, mit, oyun ve iktidar gibi çağdaş sanatın merkezindeki önemli konuları birbirine bağlıyor.
Çalışmalarının merkezinde yer alan kişilerin ifadeleri akademik, kurumsallaştırılmış ve değişmez bir tarihin temsili üzerinden değil de, kişisel mitler ve maskeleme, perdeleme gibi esnek eylemler ile ortaya çıkıyor. Bu bireyler, kendi hikâyelerini sözlü olarak aktarırken dilin dışavurum kolaylığını ve inandırıcılığını görünür kılıyorlar. Sanatçı video çalışmalarını sadece görsel bir aktarım olarak değil, enstalasyon-heykel formuna dönüşen bir ekran düzeni ile biçimlendiriyor.
DAHA AZ GÖSTER