İstanbul Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi, 16. İstanbul bienali paralel etkinlikleri kapsamında Ekin Kano’nun “İçim Şişiyor, Varoluş Üzerine Çeşitlemeler” başlıklı ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi 12 Eylül - 25 Ekim 2019 tarihleri arasında lisenin girişinde bulunan Caporal Evin birinci katında görülebilir.
İnsa
DEVAMIn ve insan olmayanın arasındaki sınırların belirsizliğini araştırmak Ekin Kano’nun pratiğinin temelini oluşturuyor. Bedeni tanımlanamaz ve sınırsız bir yapı olarak betimleyen Kano, resimlerinde varoluş için başka maddesellik olasılıkları öneriyor. Bu doğrultuda evrim, doğa tarihi ve medikal illüstrasyonlardan ilham alan sanatçı, canlıların alabileceği biçimlerin sonsuz ihtimalini inceleyen, insan olmayan bedensel formlara sahip organizmalar üretiyor. Etli ve canlı görünen ama aynı zamanda bir kayanın durağanlığına ve sabitliğine sahip bu organizmalar canlı ve cansız arasında kalan muğlak bedenlerde tezahür ediyorlar. Kano, bu bedenlerin yersizliğini ve sınırsızlığını vurgulamak için onları ucu bucağı olmayan ve zamansız peyzajlara yerleştiriyor.
Resim yapma sürecini bir simyacı gibi ele alan Kano, endüstriyel malzemeler yerine eski tarifleri kullanarak kendi yüzeylerini üretiyor. “Kendini Yaşayan Beden” isimli cam heykel, maya ve asetik asit bakterilerinin simbiyotik ilişkisi neticesinden meydana gelen ve sergi süresince çoğalmaya ve evrilmeye devam edecek bir mantar ve kombuça kolonisini içinde barındırırken, “Atalara Tapınma” isimli seri ise sanatçının kendi yetiştirdiği ve kuruttuğu kombuça anaları ile ürettiği kolajlardan oluşuyor.
Caporal Evin birinci katındaki sergi mekânının pencereleri lisenin bahçesindeki tarihi ağaç ve bitkilere açılıyor. Bahçedeki çitlembik (Celtis australis) ağacının bir dönüşümü olarak ortaya çıkan “Tek Yumurta İkizi” isimli resim ve pencere camlarına yapıştırılarak sergilenen “Atalara Tapınma” kolaj serisi okulun bahçesiyle sergiyi ilişkilendiriyor.
“İçim Şişiyor, Varoluş Üzerine Çeşitlemeler”, sergisi insanın küresel çapta belirleyici gücü olduğu, biyolojik, kimyasal ve jeolojik bir aktör haline geldiği Antroposen çağında, insanı merkezden çıkaran biyomerkezci bir anlayışla alternatif bir doğa tarihi önermesi sunuyor.
DAHA AZ GÖSTER