The Pill, 13 Eylül – 11 Kasım 2018 tarihleri arasında küratörlüğünü Marianne Derrien'in yaptığı, Eva Nielsen ve Marion Verboom'un Cosmovisions isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, Nielsen ve Verboom'un antik Aztek, Maya ve Meksika mimarilerinin dünyanın yüzeyinde yeniden ortaya çıkardığı gizli dünyaları çağrıştırır.
R
DEVAMIessam Eva Nielsen ve heykeltraş Marion Verboom, bir Meksika gezisi sırasında hem çağdaş hem de geleneksel Meksika, Maya ve Aztek mimarisini keşfettiler. Nielsen ve Verboom, daha çok bu mimarilerin dünyanın yüzeyinde yeniden ortaya çıkardığı gizli dünyaları çağrıştıran organik yönleriyle ilgilenmekteler. Modern mimarinin ve Meksika kültürünün karışımının bir sembolü olan Luis Barragán ve mimarisinden esinlenen sergi, kurucu efsanelerde sık rastlanmayan pek çok kültürün harmanlanmasıyla dünyanın bu görünümlerinin gücünü tasdik eder. Natüralizm, üsluplaştırma ve geometrileştirme arasında, geçmiş ve gelecekteki formların bir tarihi söz konusudur ki bu da gelmekte olan ya da henüz gelmemiş bir medeniyetin kalıntılarını bizlere sunar.
Bu kültürel, anıtsal, izole formlarda cisimleşmiş sembolik temsiller, birbirine geçmiş baş ve yüzlerle, aynı zamanda yüzey ve boşluklarıyla da yarı kadın yarı hayvan şeklinde mimarileştirilmişlerdir. Hayali yerbetimlerinin çevresel boyutlarını, izlerini ya da seraplarını göz önünde bulundurarak, Eva Nielsen’in manzaralarında zamansızlık hissedilir. Nielsen, gerçekliğin parçalarını yeniden yapılandırmak için, alternatif coğrafyalarla suni mekanları ya da yeniden inşa edilmiş yerleri serigrafiyle bütünleştirerek resmeder. Hem modernist hem de eski şekiller veya hacimler dikkatle incelendiğinde, onun (Archiheads) kadim başlarının, Kolomb öncesi ve Kelt kalıntılarının, kentsel ve mimari gerçekliklerin yerle bir edilmesinden kaynaklandığı görülür. Çalışmalarda serigrafi filtreleyip, örtüp, engellerken, resim örtüleri kaldırarak bir silüeti açığa çıkarır. Resimlerinin konusu; kent, kent çevresi ve diğer bölgeler arasındaki değişikliklerin, granit dokular ve dünyevi renklerle daima çerçevede olan bir ifadesidir: cennet ve dünya arasında, resim ve imaj arasında, deneyim ve yeniden inşa arasında.
Marion Verboom'un heykelleri, zamanın ötesinde, dünyaların derinliklerini anımsatan katmanlar gibi zamansız ve kaba bir malzeme parçalarıdır: topografik etütler, antropomorfik parçalar, fosiller ve maskeler gibi iç içe geçmiş bebeklere benzeyen karalar ve denizler gibidir. Verboom Achronies - melez totemlerinde, seramik malzemenin farklı katmanlama, kalıplama ve manipülasyon süreçlerini ortaya koyar. Bu malzemelerle istifleyerek, düzenleyerek ve oynayarak ilerler. Bu, killi toprak tortulu tabakalar oluşturduğunda, bir el jestiyle malzemeyi kullanmak için araya girilen bir döngüdür. Marion Verboom, formun pürüzlü yüzeyini düzeltir, malzeme ve kütlesi arasındaki korelasyonları, çizgi ve hacimleri araştırır ve böylelikle antik ve erken dönem sanatlarda bulduğu tarihsel bir malzemeyi kazar.
Gelip geçici ile anıtsal olan arasındaki sabit gerilimle sergi katmanlaşır ve bu melezleştirmeler ve mutasyonlarla göz önüne serilir: sınır bölgeleri ve geçitler, yaşayanların ve ruhların dünyası, hem manevi hem de putperest inançlar. Eva Nielsen ve Marion Verboom çalışmalarını sanatsal mirasları, tarihsel anlatıları ve melez kökenleri olan bu hayali topraklar için bir arayış biçiminde karşılaştırırlar. Döngüsel ve doğrusal olmayan eserleri, kendi dünyevi çizgilerini yaratıp, onları birçok uygarlıktan bir araya getiren yeraltı güçlerine bağlayarak birbirleriyle diyalog kurarlar. Bu medeniyetlerin ve kültürlerin iç içe geçmesiyle sergi, tam anlamıyla bir dünyadan diğerine, bir masaldan öbürüne kapıları aralar.
DAHA AZ GÖSTER