“[…] Bu dönemde mutluluk, geçersiz değilse de bir test, bir fırsattır. "Mutlu olmak, korkmadan kendini fark edebilmektir." (1) Kitap rafları, danışmanlık odaları ve talk şovlar, memnuniyet için sonsuz tarifler öne sürseler de, bizler mutluluğa çaresizce muhtaçmışız gibi görünüyoruz. Ama Oprah, Eckhart Tolle ve Dalai Lama gibi sıradan, iyi
DEVAMI hissettiren sakinleştiriciler de bir Happy Meal, happy hour ya da Kola’nın “Mutluluk Doldurun!” daveti kadar iyi çalışıyor.(John Zerzan, “Happiness”, 2011)
Bu güvenilmez dünyada mutluluk ve korku tuhaf bir şekilde birleşmiş. İnsanlar korkuyor. “Korkuyorlar,” diyor Adorno, “her şeyi kaybedeceklerinden, çünkü bildikleri tek mutluluk, düşüncede bile, bir şeye tutunabilmektir.[…]”. (2) (John Zerzan, “Happiness”, 2011)
İsmini, özel bir WhatsApp grubuna atılmış, kısa sürede neredeyse küçük çaplı bir virale dönüşen bir mesajdan alan sergi, çevre baskısı, bir şeyleri kaçırma korkusu, başarısızlık ve çeşitli modern sosyal üzüntüleri absürt ve soyut bir biçimde ele alıyor. Sergi, bir enstalasyondan, yeni resimlerden ve de Berk Çakmakçı ile ortak olarak üretilip sergi için komisyon edilmiş bir videodan oluşuyor. Enstalasyon, küçük baloncuğunun içinde kendi gerçeklerini ve minimal konformizmini oluşturarak dış dünyanın acımasız beklentilerinden, bilgi kirliliğinden ve depresyonundan kendini soyutlamaya çalışan, oldukça ayrıcalıklı bir milenyum kuşağı insanının habitatını taklit ediyor.
“Çok mutluyum çünkü uzun zamandır uğraştığım, emek verdiğim şeylerin meyvesini topluyorum. Uzun zamandır başarı eksikliği baymıştı”.
DAHA AZ GÖSTER